Çiçek Güncesi / Nergis

Ana Sayfa || giriş

Şikayet Kutusu
3 Ekim 2006 Salı, 00:01

Ece beş ay on günlük oldu. İnternette bakınıyorum, kitaplarda da hep aynı şey yazıyor: bu kadarlık bebekler günde 14-15 saat uyurmuş. Tamam, diyelim ki rekor kırdı ve tam 15 saat uyudu, e, geri kalan 9 saat boyunca ne yapacak? Daha doğrusu ne yapacağız? Hiçbir yerde bu süreyi ne şekilde değerlendireceğimiz yazmıyor! Şimdi bu insan yavrusu yürümeyi emeklemeyi bir yana bırakalım, henüz oturamıyor bile. İki seçenek var: ya yatacak ya da kucakta gezecek. Birinciden nefret ediyor, ikincisi benim iskeletime zarar! İlki de kulaklarıma, dolayısıyla sinir sistemime zarar çünkü ağlamak ve ötmek arası bir sesle sürekli bağırıyor. Onun için ikisi arasında gidip geliyoruz dokuz saat boyunca. Ben işe başlayınca kim kesintisiz dokuz saat şarkı söyler ki buna, demek ki bir yanlışlık var bu işte... Hayır, arka cephe, sessiz diye seviyorduk evimizi, pencereden dışarıya bakıyoruz şimdi kızla, bir tane hareket eden şey yok, bir Allah'ın kulu, bir araba, kedi - köpek yok. Güvercin uçacak da bizim pencerenin önünden geçecek de... İki dakikada sıkılıyor çocuk. Gerçi sabahın 5.30'unda hava daha aydınlanmamış oluyor, bahçeye lunapark bile kurulsa karanlıkta göremeyiz, değil mi? Neyse, geçen gün artık saat akşam altıya geliyordu, ben de Emre gelsin diye bekliyorum ama kız bir dakika susmuyor. Oyuncaklara bakmıyor, kitap, resim gösteriyorum anlamıyor. Kucağımda gezdirecek halim de kalmamış, "Aman" dedim, "açayım televizyonu, biz de Mormon değiliz sonuçta, (zaten Mormon değil Amish deniyormuş teknoloji kullanmayan tarikata. Mormonlar da çok çocuk yapıyormuş cennete gitmek için. Yine diyebilirim yani "Mormon değiliz sonuçta." diye!) seyretsin canım ne olacak sanki." diyerek açtım en renkli ve seslisinden bir müzik kanalı, ideallerimi unutup gerçeklerle yüzleşecektim ki... (hani çok kötü ya tv seyrettirmek çocuğa, insan çaresiz kalınca her şeyi deniyor.) Gerek kalmadı çünkü beş dakika bile bakmadı. Kucağımdan kurtulmaya çalışarak kendisi müzik yapmayı tercih etti. O da iyi bir şey tabii canım, seyretmesin. Sonra televizyon seyretmeyen çocuklar üç boyutlu resimler yaparken bizimki iki boyutlu çizer her şeyi, öyle oluyormuş araştırmışlar. O yaşa kadar (üç müydü beş mi unuttum şimdi) hiç tv görmemiş çocuğu nerden buldular da araştırdılar bilemiyorum. Ha, Amishler'den tabii.

Biliyorum, şikayet etmemem lazım, sağlığı yerinde olsun yeter ki. Herkes diyor ki ilerde "Aah, ah" diyecekmişim, "yine gelse o günler."

Aah, ah!

[Bır bır bır] [Ece Böcee] | Gönderen: nergis |  Yorumlar (2)

Yiğit Özgür
3 Ekim 2006 Salı, 00:18



yiğit özgür

Bu da Yiğit Özgür komiği. Çok güldüm. Sonunda ayıp laf ediyor ama bu site alışkın zaten, biraz uzun yazınca beni dışarı atıp "Sen o değilsin len" diyor. "Yanlış oldu, tekrar deneyin, zaten aslında benim hatam, siz yanlış bir şey yapmadınız." demiyor yani.. Değil mi Sururi Bey?

[Bır bır bır] | Gönderen: nergis |  Yorumlar (0)

İyilik De Yaramaz!
6 Ekim 2006 Cuma, 00:28

Fatura ve kart ekstrelerimizi gönderirken bize iyilik olsun, zarfı açması kolay olsun diye (çok zor ya normalde!) perforeli zarflara koyuyorlar ya, -hatta bazılarında "Buradan açınız." gibi bir ibare oluyor- nedense içindeki kağıt hep o kısmın içinde oluyor. Yani zarfın boş kısmı hep diğer tarafa denk geliyor. Perforeden koparmak isterseniz içindeki tüm kağıtlar yırtılıyor. Zarfı açmadan içindekileri diğer tarafa kaydırmak içinse ne kadar uğraşsanız nafile. Makinaya ters mi koyuyorlar nedir anlayamadım. Hayır, normal zarfla gönderseler aklımıza bile gelmeyecek bir özellikle bizi meşgul ediyorlar.. Cık cık!

[Bır bır bır] | Gönderen: nergis |  Yorumlar (1)

Dönmek ya da...
17 Ekim 2006 Salı, 21:44



dilbert



Görünce dehşete düştüm! İşe dönmek neden kabus gibi geliyor? Çünkü "Dilbert komedi değil belgeseldir."

İznimin bitmesine dört ay kalmış. Böyle söyleyince çok gibi geliyor insana ama değil, zaman gerçekten çok çabuk geçiyor. Benden sonra cok iyi iki arkadasimdan biri isten ayrildi, biri de tayin oldu. Böylece özleyecek hiç bir şey de kalmadı. İnsan 'ardinal'siz de yaşayabiliyormuş diyeceğim ama izindeyim diye DallasBank'taki entrikalardan uzak kalamadığım için (bu ayrılan iki arkadaşım sağolsunlar habersiz bırakmıyorlar, eh, ben de merak ediyorum yani) zaman zaman gerilmeye devam ediyorum. Tabii, orada olayların içinde olmaya benzemez, o kesin.. Evdeki en büyük sıkıntım "Ay bugün yine hiç uyumadı." veya "Vitamin verdim ağzını açmadı." vb.den ibaret olduğu için (çok şükür!), işe adapte olmak biraz zor olacak herhalde..

Neyse, daha dööört kocaaa ay var, şimdiden sıkılmaya gerek yok!

[Bır bır bır] [İş, Güç!] | Gönderen: nergis |  Yorumlar (0)

Noble Architects
18 Ekim 2006 Çarşamba, 22:18

‘İstanbul Hatıralar ve Şehir’in son bölümlerini okuyordum Emre Orhan Pamuk’un Nobel aldığını haber verdiğinde. Annesine mimar olmak istemediğini, İTÜ Mimarlığı bitirmeyeceğini söylüyor, annesi de okulu bitir, diplomanı al, ondan sonra ne yaparsan yap diyor ısrarla. (Klasik ‘önce benim istediklerimi yapsın, sonra zaten ya hevesi kaçar ya da hali/vakti kalmaz’ muhabbeti. Önce yapılması gerekenler bitecek ki sıra yapmak istediğine gelsin.) Neyse, sonuçta mimarlığı bitirmemiş ama gazetecilik okumuş, bir diploma almış yani. İyi etmiş. Doğru karar verdiğinden ne zaman emin oldu acaba? Kendisi daha önce anlayıp rahatlamıştır da, annesi ancak şimdi memnun olmuştur herhalde.

How I Met Your Mother’ın son izlediğimiz bölümünde işinden sürekli şikayet eden Ted’e (mimar kendisi) Barney mimarlığın ne kadar havalı bir meslek olduğunu söyledi. Sonra Barney kendini mimar diye tanıtarak hava atıp sabaha kadar kızlarla eğlendi, Ted de bir projeyi yetiştirmek için sabaha kadar çalıştı! Tamam televizyonda gördüğümüz şeylerle kendimizi özdeşleştirmemeliyiz ama böyle işte.. Dışı seni yakar, içi beni.. Bir arkadaşımın çok meşhur (yarışmalar kazanmış, pek çok binası yapılmış gerçekten meşhur) eşi de bu işleri bırakıp hayvancılık yapmaktan bahsediyormuş son günlerde! Demek kii.. Off..

[Bır bır bır] [Okur Yazar] | Gönderen: nergis |  Yorumlar (0)

Takvim

Eyl

Ekim2006

Kas

P

S

Ç

P

C

C

P

25

26

27

28

29

30

1

2

3

4

5

6

7

8

9

10

11

12

13

14

15

16

17

18

19

20

21

22

23

24

25

26

27

28

29

30

31

1

2

3

4

5

Bağlantılar

Karalamalar
Epigraf
Baking Fairy
Ece'nin fotoları
Seksen Günde Devri Alem
Her Telden Bir Blog
Sütlü Kahve
Yaşam, Evren ve OBM Hakkında Her Şey

Resim Galerisi

Arama

Arşiv


powered by / kullanılan ana yazılım
GUBEN blogger by emre sururi

hosted by / barındırma
Fişek Enstitüsü Bilişim Hizmetleri
Fişek Enstitüsü Bilişim Hizmetleri
RSS Beslemesi
Yorumlar - RSS

Tüm Kategoriler
Bır bır bır
Okur Yazar
İş, Güç!
Ece Böcee
Lay lay lay
Yersen
Pusetle Seyahat
Delft'te
Natur
Bask Elleri
Çocukla Seyahat

Sonraki->