DAG

Ana Sayfa || giriÅŸ

Lebowski vs haplar
1 Aralık 2011 Perşembe, 15:47



Lebowski, Dude!

[komik] | Gönderen: obm |  Yorumlar (0)

C.S. Lewiski'nin gizli kitabı
3 Aralık 2011 Cumartesi, 02:47

Karısının ölümünden sonra yazdığı, ve 1963 yılındaki ölümüne kadar kendisinin olduÄŸu bilinmeyen  A grief observed adlı bir kitabı varmış. Hatta arkadaÅŸları acısını hafifletmek için onun yazdığını bilmeden kitabı ona hediye etmiÅŸler. "The Invention of solitude"'un yıldönümünde bir de buna baÅŸlayalım bakalım.

[Åžundan Bundan] | Gönderen: obm |  Yorumlar (1)

Bisikletim ve ben projesi
6 Aralık 2011 Salı, 22:03


Bir saniye. EST, ardından da IPod'um beni aynı anda fiÅŸekleme kararı aldılar. Bu kadar mükemmel zamanlama olur. Ä°lk önce biraz kendime gelmem lazım. 

EST'nin ilgili blog giriÅŸinden baÅŸlayalım. Hasan Safkan. Daha önceden duymadığım bir isim. Beni tanıyanlara ÅŸaşırtıcı gelmeyecektir, sadece trajik biten yalnız yolculuk hikayeleri var aklımda. Çevrem gereÄŸi. Trajik hikaye tanıdıklarının toplanma mekanı. Detaya inmeye gerek yok ama ruh halimin anlaşılabilirliÄŸi açısından şöyle bir benzetme fena olmayacak: Bir Hitchcock filminde, ıssız bir evde, arka planda Bernard Herrmann'ın murder'ı çalıyorken duÅŸa girmekle tek başına seyahat benim için uzun süre benzer durumlar oldu. Ha, yapmadım mı, yaptım, hem de bolca, sonuçta filmde o duÅŸtan kaçış yok, ama herhalde bu gezilerimde  Cevat Kelle beni görse kendini çıplak hissederdi.

Daha sonra başıma bir şeyler geldi. Akabinde çok umursamamaya başladım. Bu da gerilim filmi misali adrenalin dolu tek başına yolculuklarımın sonu oldu.

Bitmez olaymış. Bu sefer hüzün tarafı bastırdı, en nefret ettiğim şey, aşil topuğum, hiç beceremem, dolayısı ile teslim bayrağını göndere çektim.

Uzun süre gönderde beyaz bayrak, evcimen bir hayatım oldu. 
Eh, hoşunuza giden birşeyi yapmamak bünyede basınç sebebi. Bazı yerlere gitmek istiyorum, ama etrafımda bu yerlere benimle gidecek insan bulamıyorum, eee, yalnız seyahat hüzünlü, ne yapalım, otur oturduğun yerde, aptal kafam, ancak çok sonradan bu yerlere gidememenin yalnız gitmekten daha da hüzünlü olduğu kafama dank etti. Madem adam yok ortada, iş başa düşecek, ne yapalım?

Bu girişte Belçika'da başladığım bisikletim ve ben projesinden kareler görüyorsunuz. Tam boylarını da yükledim, öyle detaylı detaylı bakmak istersiniz belki diye. Videolar falan da var, ama o da başka zamana artık.
Bisiklet kullanmayı geç yaşta öğrendim. Sanıyorum Lise 1 falandı. Babamın bana verdiği frenleri çalışmayan paslı bir bisiklette, iş yerinin park yerinde, tek başına, kafayı gözü yara yara. En zevklisi! Frenleri çalışmayan bisiklette en iyi öğrendiğiniz şey gerektiğinde bisikletten kendinizi nasıl atmanız gerektiği. Bu daha sonra İtalya'da en az iki kere hayatımı kurtardı.
İtalya demişken, bu bisiklet sevdam aslında Trieste'de başladı. Öyle alakasız bir sebepten bir spor mağazasına gitmiştim. İri boy trekking bisikletleri getirmişler, ama çok iri olduğundan satamamışlar. %50 indirim vardı. Ne gerek var canım dedim, çıktım, ertesi öğlen gittim ve bisikleti aldım.
Ne kadar güzel bir bisikletti o, hala arıyorum, Belçika'ya kaybettiğim güzel şeylerden biri. Hırsızların memleketi işte. Neyse konumuza dönelim.
Yazın bir sabah, "Niye iÅŸe bisikletle gitmiyorum ki?" diye bir düşünce geldi aklıma. Trieste'nin tepelerine doÄŸru Via Commerciale 148/6 numaralı çok çok güzel bir evde kalıyordum o sıralar. Panoromik deniz manzarası, saÄŸlı sollu meyve aÄŸaçları falan. Filmlerdeki gibi.  Atladım bisiklete, saldım kendimi tepeden aÅŸÅŸağıya.
O günden sonra bütün yaz rutinim  sabah terastan güneÅŸ ışığının yüzüme vurmasıyla kalkma, 25 km kadar bisiklet, deniz kıyısında kahvaltı, iÅŸ yerine terli gitmemek adına (yerseniz) Alman turistlerle deniz keyfi, (neden, sabahın o saatinde bir tek almanlar denizde, italyanlar uyumakla meÅŸgul, fahri alman ilan edilmiÅŸtim plajda), öğlen yine deniz, ve akÅŸam gün batışına doÄŸru eve dönüş ÅŸeklinde oldu. Ayrılmama yakındı sanırım, Nabil'in kulağına bu alışkanlığım bir ÅŸekil gitmiÅŸ olacak, bu hafta sonunu boÅŸ bırak, sana birÅŸey göstereceÄŸim dedi ve beni Trieste-Slovenya sınırında uzun soluklu bir tura çıkardı. Çiftlik evleri. Mükemmel bir doÄŸa. Sabah 8 de baÅŸladık, akÅŸam 18:00 gibi eve dönmüştüm. Ä°ki gün epey acı çektim, ama o kadar deÄŸdi ki, anlatamam Yanıma fotoÄŸraf makinemi almadığıma ÅŸu gün bile piÅŸmanım.
 
Liege'deki durum Trieste kadar bisiklet dostu sayılmaz. Yine de bir şekilde bisikleti gündelik hayatıma sokmayı başarmıştım ki... Bisikletimi çaldılar! Güpegündüz, kalabalık ve işlek bir caddede, direğe kilitliyken hem de! Onca insanın ve güvenlik görevlisinin önünde kilidi kes, kimsenin umurunda olmasın... Biraz idare ettim, ama baktım olacak gibi değil, baktım internetten bisiklet satan mağazalara, atladım trene, Maastricht'ten kendime resimde gördüğünüz bisikleti aldım. Eskisi gibi trekking tipi değil ama şehir/yarış/trekking hibriti bir "opafiet". Çok hafif, ve oldukça kaliteli. Özellikle ön çatalın hafifliğine alışamadığımdan önceki bisikletime göre biraz vahşi geldiği oluyor, öyle çok atraksiyonlara giremiyorum o yüzden, ama eskisine göre çok daha kullanışlı ve kendini kısa sürede sevdirdi.

Belçika'nın gizli hazinesi RAVel'ler. Bisikleti Maastricht'ten alıp Liege'e bisikletle dönerken RAVel 1'in birazını keşfettim ilk önce. Daha sonra fotoğraf makinemin eşliğinde bir tur daha yaptım. O kadar hoşuma gitti ki! Tabi yine etrafımdaki insanları ikna etmeye çalıştım, gelin bakın, böyle birşey var, çok güzel, hatta Turizm bürosu bunu yaygınlaştırmak için günlüğü 10 Eur'a güzel trekking bisikletleri kiralıyor diye. Beceremedim. Ne yapalım, kendileri bilirler. Bu yaz kesin bu RAVel 2 ve 4'ü daha sonra da alt yolları keşfetmeye çıkacağım.

(Dipnot: gördüğünüz o koca sele altı alet çantasını sorarsanız, Cevat Kelle modumdan kalıntı olarak zincir makası bile taşıyorum )
(Dipnot2: bir katalogumda da bisiklet yerine insan fotoğrafları var, Mariliyn Monroe'nun lafındaki gibi başkasıyla yalnız olmak tek başına yalnız olmaktan daha zor )

[FotoÄŸraf, ÅŸu, bu...] | Gönderen: obm |  Yorumlar (0)

Disney. Disney? Disney!
12 Aralık 2011 Pazartesi, 23:38

Bir yerlerden bunu bulmam lazım. Merak ettim.

[Åžundan Bundan] | Gönderen: obm |  Yorumlar (0)

Beklenmedik hikayeler...
15 Aralık 2011 Perşembe, 18:23

Bu yıl çok istediğim üç (üç!) film festivalini kaçırdım. Vimeo, youtube idare ediyorum artık.

[Åžundan Bundan] | Gönderen: obm |  Yorumlar (0)

Takvim

Kas

Aralık2011

Oca

P

S

Ç

P

C

C

P

28

29

30

1

2

3

4

5

6

7

8

9

10

11

12

13

14

15

16

17

18

19

20

21

22

23

24

25

26

27

28

29

30

31

1

Bağlantılar

Hack-a-day
BBC Türkçe
Cosmic Varience
Cognitive Daily
Make Blog
AniDB
Powell's Books
Sağdan Soldan topladığım vecizeler
Kütüphane kazısı
Dizi kurbaÄŸa arama
Genel kurbaÄŸa arama
The Burgomeister's Books
Gutenberg Project
Film listesi
Yemek Åžarap vb.
Kitap Listesi

Resim Galerisi

Arama

ArÅŸiv


powered by / kullanılan ana yazılım
GUBEN blogger by emre sururi

hosted by / barındırma
Fişek Enstitüsü Bilişim Hizmetleri
Fişek Enstitüsü Bilişim Hizmetleri
RSS Beslemesi
Yorumlar - RSS

Tüm Kategoriler
çizgi
Fizik
Åžundan Bundan
FotoÄŸraf, ÅŸu, bu...
Düşünce/Yorum
gezi
komik
AÅŸk meÅŸeleleri
Edebiyat
Müzik
Tamamen gerçek insanlarla alakasız hikayeler.
Film
sadece Almanya'da

Sonraki->