Çiğdem & Mustafa ve ah mazi!

Mustafa Öztürk - the man!Biraz geç oldu ama güç olmasından iyidir: Geçtiğimiz hafta, 10 yıllık bir aradan sonra Mustafa ile buluştuk. Lise sonda, dersanede(Fen Bilimleri Eğitim Merkezi) tanışmıştık. Ben Mustafa ile yan yana otururdum, arka sırada da Cengiz ve Bora otururdu. Tanışıklığımız FRP sayesinde olmuştu (sene 1993/94! breh breh breh!). Mustafa’nın Amerika’dan getirdiği Dragonlance kitlerini oynamak üzere hemen her haftasonu hemen her zaman onların evde toplanırdık. Mustafa ile ablası Zarife DM’lerimiz olurdu, Ben, Bera, Görkem, Alex, Cengobique oradan oraya o dancın senin bu dancın benim dolaşır dururduk. Sabahtan dersaneye gelir, şöyle bir bakınır, eyvallah deyip Ortaköy’e yürür, daha açılmamış Flatline’a gelirdik. Hakikaten çok dolu yaşamışız. Mustafa ile o günleri yâd ettik, bonus olarak da benim ancak o söyleyince hatırladığım anılar geldi. Death konserine üzerindeki Levi’s sweatshirt’le giden bir adet Sururi, kız arkadaşıyla buluşmaya giden Cengobique’i Beyoğlu’nda amansız takiplerimiz..

Çiçek Pasajı, 1994 (düşük bir ihtimalle 93 de olabilir). Mustafa ile benden başka, Zarife ile, (sanırım) Orkun Peşinci.

“Çiğdem & Mustafa ve ah mazi!” için 10 yorum

  1. Canavar gibi cikmisim — wwwwrraaaaaawwww…
    Bu arada yaptiginiz kisir, kek ve borekten de bahsetmek lazim: superlerdi valla. Emrelere misafir gitmek icin sebeb arayanlara duyurulur.

  2. 8) — Afiyet olsun efenim, döndünüz mü amerika’ya, ama dönmüşsünüzdür herhalde. Her zaman bekliyoruz. Canın çektiğinde haber eyle UPS ile gönderelim kısırdan da, börekten de..

    Çiğdem’e de selamlar, sevgiler!

  3. Dumur — Vay beeee…
    Şu an işteyim, Mustafa bir anda sitenin ve fotoğrafın link’ini gönderdi. Dumur oldum. Böööyle fotoğrafa bakıyorum. Amma küçükmüşüz. Tabii ben Emre’yi (Sururi’yi bilmiyordum) böyle hatırlıyorum.
    Ben All About Eve tişörtümü giymiştim. Sahi: Ne oldu o tişörtüme??? Artık kesinlikle bana olmaz ya neyse…
    O gün eğlenmiştik, değil mi? Ben çok güldük diye hatırlıyorum. Öteki çocuğun adını hatırlamıyorum.
    Bu arada: Votka vişne??? Böyk!
    Bu arada 2: Merhabaaaa! Ne haber???
    Bu arada 3: Canım kısır ve börek çekti. Bir de frp oynarken yediğimiz pizzadan çekti. (Tişörtün neden bana artık olmadığı anlaşıldı herhalde…)

  4. meraba dünyalı biz dostuz! — Merhaba Zarife!

    Önce email yazacaktım ama sonra yorum olarak yazayım dedim, hit’im artsın 8P 8).

    O gün hakikaten iyi eğlenmiştik. Bir de hatırladığım, o resmin çekilmesinden bir 10 dakika sonra vişne votkamı Şekil A’daki beyaz gömleğimin üzerine boca ettiğimdir.. Senin yanındaki arkadaş yanlış hatırlamıyorsam Orkun Peşinci’ydi. Dur bir Google çekelim… Çektim, pek faydalı bir şeyler bulamadım, resim de bulamadım, ama herhalde oydu. Birkaç FRP session’ında oynamıştı.

    Gelelim “bu arada”larına. Vaktiyle sek cin içmişliğimden ötürü Böyk! klasmanına başka hiçbir içkiyi layık göremem! Kaldı ki, 7-8 sene evvel arkadaşlarla toplandığımız bir Heybeli Ada sosyalleşmesinde içki konusunda kantarın topuzunu kaçırdığımdan beri tövbeliyim, yeşilaycı oldum (duman değil de, alkol babında 8).

    İşte, Mustafa da anlatmıştır, bir ihtimal resimleri de görmüşsündür, süperim, babayım, tavsiye ederim. İTÜ’yü bitirdikten sonra şansım yaver gitti ve çok sevdiğim Ankara’ya geldim, bu aralar sonlarına yaklaştığım ODTÜ günlerim sanırım şimdiye kadar olan yaşamımın en güzel yılları oldu.

    Ankara’daki ilk yılımda kaldığım evi, kaderin garip bir cilvesi olarak Genelkurmay’da askerliğini yapmak üzere Ankara’ya gelen Alex ile paylaştık, Alex de evlendi bu arada, bu aralar Kanada’da yaşıyor.. Gökhan evlendi sonra, Emir (İnat!) evlendi, Minneapolis’te doktora yapıyor, Bora California’da doktora yapıyor, Cengiz’le yüz yüze görüşemedik çoktandır. Başka başka?..

    Ne güzel olur yolunu Ankara’ya düşürsen de sana da kısır+börek+bilumum karbonhidrat ikram etsek..

    Seni bir ara altyazı dergisinde çıkan haberlerden takip ediyordum ara sıra, orada bir konuşmada resmini görmüştüm, pek değişmemiştin halbuki..

    Neyse, hoşçakal Zarife, senden haber almak çok güzeldi. Ne de olsa tanıdığım en cool ablaydın.. 😉

    Sevgilerle,
    Emre Sururi (bu Sururi işi hakikaten sonradan çıktı. Başta “edebi ortamlarda” mahlas niyetine kullanıyordum sonra aslından da baskın çıktı 8)

  5. Erm… — Bu arada yaw, evlendik diye mi tontiş olduk hepimiz? Cengiz mesela, görseniz sırım gibi delikanlı… Öte yandan Emir’in kapıdan sığmadığı için kampüste hapis kaldığı dedikodusu hakim. Bora konu dışı.

  6. mrb dünyalı!Geçen gün Ece’yi tartmak için basküle çıktım (tartma şu şekilde gerçekleşir: önce Sururi tartıya çıkıp, darayı hesaplar, sonra Ece ile birlikte çıkarlar, bu brütten dara çıkartılıp, net bulunur – 1995 ÖSS sorusu 8), o basküldeki sayıyı beynim hala kabul etmiyor. Hesapta kolayı bıraktım, çaylı şeker içmeyi bıraktım 1 yıldır, şekersiz çay içiyorum güya, sonra epey ağır bir adet kızımı paso kucakta dolaştırıyorum… bu faktörler göz önüne alındığında, insan “biraz zayıflarım” diye umut ediyor… Nerede! Sen Emir’i söyleyince aklıma şöyle bir kampanya geldi: “Blizzard Emir için de Expansion Pack çıkarsın!” Expanded Universe. Expaniye. Bora evlendi mi ki ne? Bera’dan gıyaben özür dileyerek, şöyle bir anımı anlatmak istiyorum: Sene 1995-96, Bera’yla Sururi hayır için kan vermeye giderler, Sururi’nin kanını alan doktor, Bera’nın zayıflığını öne sürerek, ondan kan almayı reddeder! 8))

    Sen de fena değildin yaw, en son gördüğümde.. (bkz. yan taraf) Bir de söyledim mi bilmiyorum, her Black Books seyredişimizde Bernard’ı gördükçe kulaklarını çınlatıyorum… Aynı Taksim dönemindeki sen yahu…

  7. hey gidi ilahi sururi — Sevgili arkadaşlar,

    Hepinizi, sanal ortamda da olsa, bir arada görmek ne güzel! Eski fotoları görmek de şok etkisi yaratıyo gerçekten. Kendimi görsem daha da şok olurdum herhalde.

    Mustafa artık kesin dönüş mü yaptın yoksa? Senle güya burda amerikanya kıtasında buluşçaktık güya, ama yalan oldu sanırım.

    Dershane, ferepe ve Zarife ablamızın bize master’cılık yaptığı zamanları hep bir gülümsemeyle anarım. Merhaba Zarife! Dershanedeki arkadaşlığımızın bugünlere varabilmesi ne güzel. Eflatunu unutmak mümkün mü? Bi de sonradan Anu’nun master’lık yaptığı ferepe oyunlarına giderdik Bera (Erol)’lan. O da Rumeli Hisarı’nda bir yerlerdeydi.

    Eh, tabi söylemeden geçemiycem: Erol’lan gecenin bir vakti Bodrum’dan Mustafa’yı arayıp rahatsız etmemiz, ve muhtemelen aile ortamında rezil etmemiz çok zevkli olmuştu. Sonra Musti beni dövmüştü aslında ama.. 😉

    Herkese çok selamlar, umarım bir dahaki Türkiye ziyaretimde fırsat bulup Sururi ailesiyle yüzyüze görüşebiliriz.

    Öperim efem..
    -Cengobik

  8. To defy the laws of tradition… — Nostalci yağ… Göreceğim sizi umarım, temmuz belki belki ağustos. Geç kaldım geri gelmekte, gökhanları kaçırıyorum, umarım siz de japonya, filipinler ya da kostarikaya falan yerleşmeden gelip ece hanımı görebilirim.

    Primus dinliyorum şu anda, günlerden cumartesi, bölümde yalnızım, çalışıyor gibi yapıyorum…

    Sizleri de özlüyorum galiba…

  9. Party time! — Evet, hazır partiyi toplamışken, haydi oyuna başlayalım:

    Sağ elimdeki long sword+2 ile önümdeki gityanki’ye vurur iken, diğer elimdeki short sword+1’i de yağa buladıktan sonra yakıp, Gökhan’a saldıran troll’de kullanıyorum. Vurdum mu?

    Ve ahh cengobik, ah sui! saydir mf.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir