Umberto Eco, William Shakespeare

Efsane dizilerden Murphy Brown’ın bir bölümünde takım olarak yarışmaya gideceklerdir. Murphy Brown’ın takıldığı barın barmeni bir cep gurusu olarak, bir ismi söyler (şimdi hatırlayamadım, nette de bulamadım), “Nobel’le ilgili bir soru sorarlarsa cevap budur.” der. Hakikaten de yarışmada hiçbir soruyu bilemezler (rakipleri hep onlardan önce cevap verir) ama sunucu “Nobel..” diye başlayınca hemen atlarlar ve hanelerine skoru eklerler.

Bu nereden aklıma geldi? Başlıktan. Ola ki bir yerde Eco ve Shakespeare adlarını yan yana görürseniz, bilin ki, o yazı Gülün Adı ve Romeo ile Juliet‘i kesiştiren gül mevzusu üzerine olacaktır. Bildiğiniz üzere Juliet (Capulet) ile Romeo (Montague) birbirlerine düşman ailelerin çocuklarıdır. Balkon sahnesinde Juliet, isimlerin değil, nesnelerin önemli olduğunu belirtir:

‘Tis but thy name that is my enemy;–
Thou art thyself, though not a Montague.
What’s Montague? It is nor hand, nor foot,
Nor arm, nor face, nor any other part
Belonging to a man. O, be some other name!
What’s in a name? that which we call a rose
By any other name would smell as sweet;
So Romeo would, were he not Romeo call’d,
Retain that dear perfection which he owes
Without that title:–Romeo, doff thy name;
And for that name, which is no part of thee,
Take all myself.

İşte bu mesele biraz daha geliştirilir, aksi yönden yaklaşılır Eco’da, Gülün Adı

Stat rosa pristina nomine, nomine duda tenemus.
(Adıyla bir zamanlar gül olan, salt adlar kalır elimizde)


cümlesiyle noktalanır. (Yeri gelmişken, vaktiyle Defter dergisi’nden bu konu üzerine çıkmış çok güzel bir yazı olan Doğan Özkan’ın “Değerlendirmeler Üzerine Bir Deneme” makalesini Epigraf’a alıntılamıştım – nasıl ‘*-*-*!’ bir kültürsüzlükte yaşıyoruz ki, birkaç ay önce Radikal’in pazar ekinde çıkan bir yazıda (Caner Fidaner, Rengârenk Adlar, 24/12/2006) ilgili yazıya doğal olarak yayınlandığı dergi üzerinden değil de, Epigraf üzerinden referans verilmiş! Sadece bu da değil, bizatihi olarak faydalanılan kitaplara da kitap tanıtım sayfalarından referans gösterilmiş! Off offf!)

Bu noktada, bir ekleme de ben yapmak isterim, Sampu’nun bir haikusu:

Vardır her otun çiçeği,
Bilmesek de
İsimlerini

Otu çiçekle, çiçeği de kokuyla değiştirebiliriz netekim.

Gelelim bütün bunları niye yazıyor olduğuma: Dün, taa lise günlerimden bir arkadaştan email aldım. Vaktiyle yazdığım bazı yazılarda ismini fütursuzca soyadıyla birlikte kullanmışım ve Google’da arama yapıldığında doğal olarak benim “edebi sayıklamalarımın” arasında adının çıkması nahoş bir durum oluşturuyordu. Yukarıda anlatmaya çalıştığım hikayenin bir de bu yüzü var: 10 yıl önceki ben, 10 yıl önceki o, sadece adlar kalıyor elimizde, hatırlatılmasak onlar bile kalmayacak. 10 küsür yıl önce o kadar tutkuyla yazılmış satırlar, öylece kalıveriyor. Internetin hafızasının bize oynadığı çok fena bir oyun.

“Umberto Eco, William Shakespeare” için 2 yorum

  1. Sampu’ya dair. — Alıntıladığım kaynağı bulamadım, Promete ile Sombahar Haiku ile derinden ilgilendikleri birer sayı yapmışlardı, onlar olabilir, Cevat Çapan “İyi Şeyler” yayıncılıktan bir Başo/Buson/İssa ve çağdaşları kitabı çıkartmıştı, o olabilir, sonuçta ne yazık ki Türkçe çevirmenini bilemiyorum. Neyse, nette arama yaparken bambaşka bir çeviri ile karşılaştım. Önce Roma-ji ile orjinalini yazayım, belki Japonca bilen bir arkadaş ağımıza takılır da, son sözü söyler, ardından da bulduğum kaynaktaki çeviriyi vereyim:

    Na wa shirazu
    kusa-goto ni hana
    aware nari

    the names I know not
    but to each weed a flower
    and loveliness

    Bu bağlamda, Türkçe çevirisinin bende çok daha iyi bir iz bıraktığını kesinlikle söyleyebilirim – içimde bir yerlerde bir ses aslında İngilizce çevirisinin daha doğru olduğunu söylese de..

  2. Shakespeare. — Shakespeare’in çok sonesinde böyle bir “Her şey silinir gider, ettiğim sözler kalır.” düşüncesi var; oldum olası sevmişimdir amcamın bu tavırlarını. (Zaten 3 yaşından beri İngilizcesinden okuyorum ya; ‘oldum olası’…)

    Klasik örnek olarak (az önce aratıp numarasının 55 olduğunu öğrendiğim) “Not marble, nor the gilded monuments/Of princes shall outlive this powerful rhyme” diye başlayan sonesini verebiliriz amaaaa tabii ki numara 18’in kalbimizde yeri ayrıdır:

    “But thy eternal summer shall not fade,
    Nor lose possession of that fair thou ow’st,
    Nor shall death brag thou wand’rest in his shade,
    When in eternal lines to time thou grow’st,
    So long as men can breathe or eyes can see,
    So long lives this, and this gives life to thee.”

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir