times they are a-changin’

Come gather ’round people
Wherever you roam
And admit that the waters
Around you have grown
And accept it that soon
You’ll be drenched to the bone
If your time to you
Is worth savin’
Then you better start swimmin’
Or you’ll sink like a stone
For the times they are a-changin’.

Bob Dylan

Zaman değişti, anlayış da değişti. Benim zamanımda oyunlar zordu, enerji filan yoktu, en fazla bir şans vardı, Ghosts N Goblins’de, mesela, ilk temasta zırhınız giderdi, ikinci temasta da canınız[1][2]. “Hile Menüsünü” ilk defa SimCity’de görüp şaşkına dönmüştüm, sonrasında zaten Doom ve arkadaşları “God Mode”la tanıştırdı bizi. Oyunlar kendilerini keşfetmeye davet etmeye başlamışlardı, kazanmak değil, oynamak, zevk almak ön plana çıkmıştı, sonrası kendiliğinden geldi.

Eskiden suçlular, kim olursa olsun, teorik de olsa cezasını çekerdi, insanlar yakalandığı zaman utanırdı. Panda fabrikası hijyende standardı tutturamadığı için kapatıldığında midemiz bulanmıştı o güne dair yediğimiz dondurmalardan. Artık kimse suçlu değil. Herkes kurban, komplo kurbanı. Artık kimse ceza alanların gerçekten suçlu olduğunu düşünmüyor, her şey siyasi (ki yanlış anlaşılmak istemem, burada sarkazm yapmıyorum, ben de işlerin o şekilde olduğunu düşünüyorum çoğu zaman). Kimse arkadaşının suçlu olduğuna inanmıyor: tanıdığımız/tanıyınca sevdiğimiz bir insan nasıl olur da… Eskiden bir şeyin iyi olması, onun tutulması anlamına gelirdi, artık asıl yük pakette ve reklamda.

“The Winter of Our Discontent” yazısında bahsetmiştim (“Yasadışı olmadığı ya da ilgili kanuna katılmadığınız sürece yaptığınız şeylerde sorun yoktur. Eğer kimseyi incitmiyorsa sorun yoktur. Ve eğer kanıksanmış ticari metotlardansa, yine bir sorun yoktur.”), zihniyet değişikliği ta o zamanlardan değişti, iyi ya da kötü anlamda demiyorum. Mutlaklığı bırakıp, siyah ve beyazdan gri tonlara, yorumlanabilirliğe geçtik. Ben iyiler ve kötülerin net bir şekilde belirli olduğu yapıtları (Halikarnas Balıkçısı – Ötelerin Çocukları, Ken Follet – Pillars of the Earth) oldum olası sevemedim, boş geldi. Yine de mafya olayına mesela (bireysel olarak iyi, toplumsal olarak kötü oluşumları) halen tersimdir. Kendinin haklılığından, doğruluğundan şüphe etmeyen insanları kıskanıyor muyum? Belki bazen, ama nicedir çok nadiren. Kendimize güvenimizi tersine çevirdiler, birbirimizden, birbirimizin hakkındaki düşüncelerinden beslenir olduk, kendimizi tanımlamak için onlara muhtaç olduk. Sosyal bir yaratık olduk, halbuki pekala her birimiz vaktiyle birer adaydık, öyle bir potansiyelimiz vardı. Ben kendimi biliyorum: öyle bir şeye evrilmeseydik bile, yine bir şeyler bulurdum hüzünlenecek, ona şüphe yok (kendime güveniyorum bu konuda, mutlakiyet…). İmaj. Artık bütün kurallar, yargılar diğerlerinin, önemli olanların demek istediğim, ne düşüneceğine dair uygulanıyor. Adil mi? Değil ama, oyunu açıyor, bize en kötü durumlardan bile çıkış kapısı veriyor. Her şey en nihayetinde gelip, nasıl yorumladığınıza, nasıl aktardığınıza bakıyor. Kendinizi bile kandırabiliyorsunuz yeri geldiğinde, somut olan hiçbir şey kalmadı. Bütün bunları yazmıştım daha evvelden (diye hatırlıyorum), şimdi niyeyse yine öyle aklıma esti, keseyim en iyisi.

Ben çocukken yılbaşı süsleri yere düşünce bin bir parçaya ayrılırdı – şimdiye sadece geri sekiyorlar.

“times they are a-changin’” için 3 yorum

  1. bir de bir de.. — Sagolasin Ande, bir sey daha yazacaktim, vesile oldun.

    Zenginlerin ustun/basarili olarak (gerek kendilerince, gerekse toplum tarafindan) addedilmesi canimi sikan bir diger olgu (ama hemen akabinde benim daha mutlu oldugumun farkina varip oyunu hep ben kazaniyorum! 8).

  2. zengin — Zengin olmak ayip degil tabii ama dedigin gibi bazilarinin bunlari ustun/basarili kabul etmeleri salakca bence. Ozellikle de servetini alin teriyle kendi yaratmis degil de (kac kisi vardir ki boyle?) atadan dededen veya alin teri haricinde seylerle kazandiysan. Neyse… Evvelki hafta mi ne Izmir’deki konferanstan donerken ucakta yanimda iki bankaci kilikli kadin oturuyordu. Nasil tiki, nasil zuppe anlatamam. Kotu seyler yapasim geldi. Yemek (sandvic) yerken susarlar diyordum ama daha once yemisler ve istemediler. Zaten butun gun car car car, kafam sismis…

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir