Martha’s Foolish Ginger

Bugün -klişe tabirle- anılarda bir yolculuğa çıktım.

Bir haftadır Bilbao’dayım: ilk hafta düzenlediğimiz okulun koşturmacasıyla geçti, buradaki standard rutinimin biraz daha yoğun hali – gece 2’ye kadar çalışıp, sabah 7’de kalkış, süt kola puro kardeşliği, kodink, kodink… Okul çok şükür iyi geçti, 12-13 kadar öğrenci yüz yüze, 30 civarında çevrimiçi. Cuma günü bitti, bu hafta kişisel işler güçler.

Bugün tatildi. Bilbao’nun bir azizi olmadığından, Biskay’ın Aziz’i Valentin’i (14 Şubat azizi olan Valentin değil de, Berri-Ochoa  Valentin‘i) seçmişler, epey de yakın bir zamandan beridir onun günü olan 4 Temmuz’da anıyorlar (Biskay‘da resmi tatil). Bugünün tatil -ve her yerin kapalı- olmasını fırsat bilerek, Getxo’ya, eski muhitimize gezmeye gittim.

Algorta aynı. Eski evimizden Ece’nin okuluna yürüdüm, yol boyunca bol bol resim çektim: Ece’nin oynadığı parkları, okulunun (Larañazubi) orada onunla bazen oturduğumuz bankı, hemen ötesindeki okaliptüs ağacını… Anılar akın akın akın etti haliyle. Yerler aynı, biz değişiyoruz, 12 sene olmuş. Okul sırasında aralarda Gemma ile koştur koştur bizim eski ofislerdeki kettle’a gidip çaylarımıza su kaynattık, yepyeni bir nesil, hiçbirini tanımıyoruz, hiçbiri bizi bilmiyor, ayak üstü (kettle’ın kaynamasını beklerken) sohbet ettik, “nesiller arası”.

Manu geldi, Danel geldi, dün nihayet Danel’i köyünde/kasabasında (Arrasate/Mondragon) ziyaret ettim, doğduğu yeri, babasının doğduğu yeri, annesinin doğduğu yeri, köklerini gösterdi, hepsi kompakt bir şekilde 30 km2‘lik bir alanda derli toplu değişmez bir şekilde duruyor. Geçen gelişimizde Gemma’nın köyü Zumaia‘yı gezmiştik; Nerea zaten doğma büyüme Bilbao’lu, çemberi tamamladım. Bazı gelişlerimde (özellikle de ilk seferlerde) “belki de bu son gelişim” diye düşünürdüm, duygusal olarak tabii, hatta daha evvelden de yazmışım:

Mois’e diyordum “9 senenin ardından bir çemberi kapıyor gibi hissediyorum” diye de, “yok öyle bir şey!” dedi (bir keresinde -şimdi aradım da bulamadım- ya Nerea’ya, ya Olatz’a böyle bir şey demiştim “Bu son gelişimmiş gibi hissediyorum” diye de, o zaman da bana Nerea/Olatz “yok öyle bir şey, sana öyle geliyor!” demişti o da (Olatz’dı sanırım), yani anlayacağın ey sevgili kâri, gelir bana arada öyle 8) .

Fıstık yeşili odalar, Unamuno, Bilbao (16/12/2018)

Olatz’la da -tamamıyla tesadüfen- karşılaştık bu gelişimde, ne kadar güzel oldu!

Yazının gidişine uygun olmayacak ama bu sefer sanırım son gelişim. Duygusal olarak hissetmiyorum bunu, çok ağırlıklı olarak mantıksal. Normal geliyor yani. Danel beni otobüs terminalinden uğurlayıp, arkasından bakarken de öyle geldi, “Danel’i büyük ihtimalle son kez yüz yüze görüyorum” diye düşündüm. Üzüldüm tabii, bir burukluk illaki ama doğal geldi (matter of factish…). Daha fazla mü-mü’ye dalmadan, geleneksel resmimizi de konduralım buraya:

(üç sene evvelki bu zamanlar, burası için bkz. üç sene evvel bu zamanlardaki girişim)

Bir şeyler daha yazacaktım, neydi ki acaba… Bilbao aynı, her yer aynı (tangolar kendisiymiş / kim kime ne deseymiş), biz de aynıyız diyeceğim ama değiliz, bir yandan biliyorum (biliyorum ama anlamıyorum). Tori Amos gençti o zamanlar, gençti demeyelim de, yaşlı değildi kesinlikle. Buradayken ne zamandır izleyeceğim Doom Patrol’ün 3. sezonunu bitirdim, çok güzeldi, Gaiman’ın “Dead Boys Detectives”i ile cross-over bile yapmışlardı (… And if there is a way to find you I will find you. / But will you find me if Neil makes me a tree.). Noelia aynıydı, çocuklar büyümüş!

Neyse ne diyorduk ne… Ferhan Şoray’dan apartırsak: İki bin yirmi iki / dediler “Tori yaşlanmış” / Çok komiksin yıllar / Tori yaşlanır mı?

tori amos

Sonradan not: Dün burada Metallica’nın konseri vardı San Mames stadında (Athletic Bilbao aslanlarının ini) – ben Danel’in köye gitmek için otobüs terminaline geldiğimde hemen yandaki stada da konser için gelmeler başlamıştı, benim yaşımda + benden yaşlı amcalar, siyah tişörtleri (Metallica tişörtü kadar G’n’R tişörtü giyenler de vardı — tişört meselesine girersek: Eceler’in uçurtma şenliğinde “45+ babaların Pink Floyd – Dark Side of the Moon tişörtünü giyme zorunluluğu vardır” deseler bu kadar olmazdı! 8P), acıklı oluyor bence bir yaştan sonra (tamam, herkes istediğini yapmakta serbest, ama yine de… yine de yaw…) Eylülde de “Rage Against Machine” konserinin ilanlarını gördüm, nasıl ya? Yeniden mi bir araya geldiler, bakayım hemen aklıma gelmişken… aaa hakikaten birleşmişler tekrardan. Bu noktada şöyle bir komik olmayan komik şeyi de alayım buraya, bu vesileyle:

ben kaçar, iyi geceler!

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir