Dünyanın bir yazı, bir kışı vardır…

The Damned’in İngiltere’den çıkan ilk punk şarkısı olarak tarihe geçmiş “New Rose”, Is she really going out with him? repliğiyle başlar; Peel Sessions’daki (Eat your heart out, John Peel!) efsane performanslarında ise:

Are we really 65 in the charts!?

şeklinde bir hayretle başlarlar şarkıya. Ben de, nice zamandan sonra birikmiş şeylerimi sizlerle hasbihal edeyim diye blog’u açınca bir de baktım ki 2 ay geçmiş son zamandan bu yana (ey kâri)!

(“Kısa bir ara”dan önce resim koyuyor muyduk?..)

Olga Wisinger-Florian | The First Frost, 1906

Okumaya devam et “Dünyanın bir yazı, bir kışı vardır…”

Güzel bir şeyler, uzun süren arkadaşlıklar gibi

Keyfim ne kadar kaçık olursa olsun, içimi ısıtan şeyler var. Bunların başında gelmese de, aklıma geldikçe güzelleşen Paul Newman ve eşi Joanne Woodward’ın fotoğrafları var mesela. Yanlış hatırlamıyorsam, Bahar sayesinde haberim olmuştu. Aşağıya bir seçki yapayım, bir de ortaya karışık bir google images bağlantısı. (…) Bahar bir evlilik sitesini reflemiş (http://www.snippetandink.com/kathryn-loves/paul-newman-joanne-woodward/) ama evlilik sitesi o yazıyı kaldırmış – ben de gittim wayback machine‘den aparttım; doğruca aşağıya koyuyorum:

Okumaya devam et “Güzel bir şeyler, uzun süren arkadaşlıklar gibi”

Güzel şarkılar gibi güzel…

Açılışı Cemal Süreya’dan esinle (Fotoğraf‘tan bir detaydı: Hüzünlü şarkılar gibi hüzünlü...) yaptım diye hüznünü de devralmak gibi bir zorunluluğum yok şüphesiz.

$izoSuru’lar arasında benim favorim ikinci hazırladığım “Kanserojen Şarkılar” olsa da, güzellikler açısından dördüncü $izoSuru “Mutlu Sonlar“ın hem daha zengin, hem de daha popüler olduğunu doğrusu ben bile yadsıyamam. (Bu arada blog hariç siteyi statikleştirirken arada blog’a verilen bağlantılar da katılaşmış, Dora Hanım’a iletmek lazım ama üşen üşen üşen üşen..). Podcastlerin ilk 5’ini (5 buçuğunu) o zamanki şevkimle 2011’in şubatından mayısına dört ayda kotarmışım; insanın bir kenarda böyle baktıkça ufak çapta gurur duyabileceği tasarrufları olmalı, aferin bana, aferin Sururi’ye!.. Neyse, ne diyecektim, işte Mutlu Sonlar’daki şarkıların büyük çoğunluğunun indie tarzında, onların da büyük çoğunluğunun 2007 yılında çıkmış olması tesadüf değildi zira elimde 100+ şarkılık bir “Best of Indie: 2007” derlemesi mevcuttu (hala da mevcuttur: hatta 2008 ve 2012 tarihli olanları da bulunur).  Okumaya devam et “Güzel şarkılar gibi güzel…”

Dansu dansu dansu!

“Dansu Dansu Dansu”, nam-ı diğer Dance Dance Dance, Murakami’nin Wild Sheep Chase’inden sonra çıkan, öncekiyle kol temasında bulunan bir kipatının adı idi (kabaca konusunu hatırlasam da, detaylar (şimdi gidip listeden kontrol ettim) 11 yılın ardından epey silinmiş durumda — bir hoteli, bir de aktör arkadaşının çağırdığı ve mefta olan (spoiler sayılmaz) kızı hatırlıyorum net olarak). Geçen hafta Northern Exposure ziyaretlerimizin bir bölümünde (S04E07 – Bad Seed) rastladığımız turna dansını youtube’den aratırken yeni bir deyim öğrenince (“dance with abandon”), Murakami’nin kipatının adı da yüzeye çıktı.

aparttığım kaynak: http://bibliofilai.blogspot.com.tr/2013/09/haruki-murakami-dansu-dansu-dansu.html

Okumaya devam et “Dansu dansu dansu!”