I gotta learn how to live as somebody’s yesterday…

1993’te Spin Doctors Two Princes’ı; 1995’te Alanis Morissette Jagged Little Pill‘i, No Doubt Tragic Kingdom’ı çıkardı; 1997’de Sixpence None the Richer Kiss Me‘yi. Haydi izleyelim o halde bir, eski günlerin anısına (sonrasıyla alakalı, izleyin o yüzden), siz izleyin, sonra tekrar görüşürüz:

Okumaya devam et “I gotta learn how to live as somebody’s yesterday…”

Kış Uykusu

Kışı yazdan daha çok seven arkadaşlarımız var (aralarında Düşes başta gelir), onları anlayamam. Benim sevdiğim tek bir mevsim vardır, o da yaz. Ankara’da sonbahar’ın başlangıcına da katlanabilirim (çok turuncu ve kızıl olur, havası da fena değildir; elmalar ve elmalı turtalar da cabası).

Bu kış çok tatsız bir kıştı, şimdi gidenin arkasından konuşmak gibi olacak ama 2015 de hiç iyi bir yıl değildi hani. Havaların soğumasıyla, derin bir kış uykusu özlemine girdim: kışın evden hiç çıkılmasa, ev dışı iletişimde bulunulmasa – sonbaharda makarnaları, turşuları, reçelleri ve unu stoklayıp, uyuyup uyuyup uyansak, bir şeyler atıştırsak, bir şeyler okusak, seyretsek, sonra yine sıcak yataklarımıza dönsek. Yapılmamış bir şey değil, bitkileri de katarsak hesaba, dünyanın çoğu bu düzene böyle ayak uyduruyor.

Bu dönem, üzerimde -kendi kaşınmamdan ötürü- epey bir ders yükü vardı, bütün dönemi ağlayarak geçirdim ama bir tek gün yoğunluk dışında başka bir şeyden şikayet etmedim: derslerin içeriği zevkliydi, öğrenciler de müthiştiler sağolsunlar ama çok büyük bir koşturmacam vardı: her dersi ilk defa veriyor olduğumdan ötürü, ders notlarını hazırlamak, derse hazırlanmak, çakışmalarla didinmek beni çok yordu. Ama tabii her masalın sonunda olduğu gibi, her şeye değdi (bkz. Figür A)

"FİZ409 – Maddenin Yapısı ve Özellikleri" dersinin final hatırası, bir dolu güzel insan ("& ben" 8)

Dersler -en azından benim için- çok zevkli geçiyor, her sorana memnuniyetimi dile getiriyordum; onlar da bu pembe tabloyu benim yeni oluşuma, motivasyonuma, kısaca "gençliğime" veriyorlardı (doğrusunu isterseniz bende de birtakım şüpheler yok değildi hani…) ama sonra bir gün, şimdi hangi bölüm / hangi ders olduğu lazım değil, misafir olarak 1. sınıf öğrencilerinin bir dersine katıldım da, memnuniyetimin sebebinin benim gençliğimden/motivasyonumdan değil de, öğrencilerimden gelmekte olduğunun tam olarak ayırdına varıp, ne kadar şanslı olduğumu bir kez daha takdir ettim. Bugün de öğrenci anketlerinin sonuçlarına baktım, bütün derslerimden beni geçirmişler sağolsunlar (90’dan düşük notum yok! 8), sevindim durdum.

Ama ne diyorduk? "Yine kış, yine kış / Bütün emelleri bir ağlayan duman sarmış" (A. Haşim) ya da daha da damardan gitmek gerekirse: 

Buğulandıkça yüzü her aynanın
Beyaz dokusunda bu saf rüyanın
Göğe uzanır -tek, tenha- bir kamış
Sırf unutmak için, unutmak ey kış!
Büyük yalnızlığını dünyanın.
(Ahmet Muhip Dıranas)

Eliot’a, "Journey of the Magi"ye hiç girmeyecektim, ama şu satırlara bir bakın, insanın içini dipten derinden nasıl üşütür şu giriş:

A cold coming we had of it,
Just the worst time of the year
For a journey, and such a long journey:
The ways deep and the weather sharp,
The very dead of winter.
(T.S. EliotLancelot Andrewes diyecek kadar iyi bilenler beni bu seferlik mazur görsünler lütfen)

Bu sene de Ece 3 Kral’a (Los Reyes Magos) yine muhteşem bir mektupla seslenip, mavi bir ışın kılıcı istedi:

Bu isteğinde geçen ay 1.den başlayıp, tamamladığı (7.yi hem de IMAX’de izledik, çok beğendik) Star Wars’un da büyük etkisi var tabii ama bütün dünya da Ece ile aynı heyecanı paylaştığından, üç kralın mavi ışın kılıcı bulmaları biraz zaman aldı ama mutlu son (hem de bir değil, iki tane getirdiler!). Bu aralar Ece bizi sağolsun, çok ama çok sevindiriyor! (Bu dönem bir de yaptıkları Schlieren Optik deneyleriyle aslan Proje 475 grupları sevindirdiler beni çok — 3 kral acaba onlara da bir şeyler getirmiş midir?)

Başka neler yapıyorum? Bugünlerde epey keyifli bir kitap okuyorum: Alex Schvartsman’ın "Explaining Cthulhu to Grandma and Other Stories"ini – 2-3 sayfalık SF/F flash-fiction hikayelerini birbiri ardına deviriyorum: kitaptaki hikayelerin bir kısmı Nature’ın "Future" bölümünde yayınlanmış; vaktiyle ben de birkaç tane hikayemi göndermiştim oraya da, bir tanesi direkten dönmüştü (Stargazing all alone by myself). Sonra yakın zamanda keşfettiğimiz, ailecek her gün defalarca dinlediğimiz Linzey Rae var (mesela daha geçen gün cover’ladığı, gene bir aile klasiğimiz olan, Shut Up and Dance‘i ile, yemek tarifi ki, zaten bu tarif sayesinde kendisiyle "tanıştık" — çok sert gelirse, hemen pes etmek de istemezsenizi bir de şu blog girişime bakınız efendim… şaka maka bir sene olmuş bu arada!).

Link, link, link. Saat sabahın 2’si oldu, uykum hala yok. Bir şeylerden daha bahsedecektim sanki ama mürekkebim bitti (bu yılbaşı yıllarca arzuladıktan sonra nihayet Adana’ya, Mehmet ile Almıla’yı ziyarete gidebildik topluca, (3) krallar gibi ağırladılar bizleri sağolsunlar).

Anahtar Kelimeler: 3 Kral, 3 Kral.. Voltran!


fi tarihinde bizim takım (soldan sağa: Barış, Bengü, -kırmızılıyı çıkaramadım-, ben, Efe)

 


Normal zamanlarımda ben

Bugünlerde güldüğüm şeyler…

Bir – iki ay kadar önce, Bing Crosby’nin klasik yeni yıl şarkıları yorumuna tepetaklak bir bakış getiren… aslında tanımlamaya çalışmanın çok da bir alemi yok, buyrun, aşağıdan bakın:

 
evet, ne diyordum, işte o çok hoşuma gitmişti (arada Christopher Lee’nin "A Heavy Metal Christmas"ı da var, ama konudışı olduğundan onu pas geçiyorum), ama dün Mary Poppins’in "supercalifragilisticexpialidocious"ını görünceye kadar, çok da yazılacak, paylaşılacak bir şey değildi, ama Mary Poppins, ama supercalifragilisticexpialidocious!
Devamı geliyor zaten:
Louise Armstrong – What a wonderful world
Judy Garland – Somewhere over the rainbow
yine bir başka favorim, Bee Gees – How Deep is Your Love:
oy vey! Tabii bunların tersi de var, olmak zorunda (enerjinin korunumu ilkesi):

Metallica – Enter Sandman
KISS – Detroit Rock City

Bunları Andy Rehfeldt diye bir arkadaş toparlamış, iyi de yapmış. Tersinir durumda benim favorim, bu işi geyiğine değil de, ciddi ciddi yapan Postmodern Jukebox (misal "Sweet Child O’ Mine" yorumları, ya da "Careless Whisper" ile adına anachronism dediğimiz (ve benim son yarım saattir yana yakıla aradığım) bu olguyu — "anachronism" terimini aramaya giderken cümle yarıda kalmıştı, şimdi bulup dönünce de toparlayamadım, parantez durumlarını bile bilemiyorum. Neyse, zaten bu konuya geçen sene değinmişim.

Başka şeyler de vardı, gitmişler şimdi aklımdan…

$izoSuru No:9 — Demasiado (enstrumental)

 $izoSuru #9 — Demasiado (Enstrumental)

  • Run DMC vs Jason Nevins – It’s Like That
  • DJ Fresh – Golddust
  • Chemical Brothers – Galvanize
  • The Chemical Brothers – Get Yourself High
  • Fat Boy Slim – Rockafeller Skank
  • The Prodigy – Breathe
  • Faithless – Insomnia
  • Massive Attack – Inertia Creeps
  • Radiohead – 15 Step
  • DJ Snake & Lil’ Jon – Turn Down For What (Radio Record)
  • Rob D – Clubbed To Death [Kurayamino Mix]
  • David Guetta – Titanium ft. Sia
  • Faithless feat. Estelle – Why go?
  • Massive Attack – Live with Me [Album Version]
  • Arctic Monkeys – Do I Wanna Know
  • Starsailor – Four To The Floor
  • The White Stripes – Seven Nation Army
  • Portishead – Wandering Star
  • Beastie Boys – Intergalactic
  • Hans Zimmer – Mind Heist
  • Audiomachine – Judge and Jury
  • Saul Williams & NIN – Gunshots by Computer

İndirmek için bu bağlantıyı takip edebilirsiniz.