DAG

Ana Sayfa || giriÅŸ

IARS ACMPMS Çalıştayı
9 Åžubat 2008 Cumartesi, 23:18





Perşembe akşamı Marmaris Turunç ta yer alan ITAP'tan döndüm. Bir çalıştay vardı, eklemeliyim ki oldukça da yoğun bir çalıştaydı. 12 gün boyunca 2-3 gibi yatıp sabah 6:30 ta kalktım.

Hemen civarını çok sevmeme rağmen Marmaris'i hiç sevmem (sevmezdim). Çok fazla binalaşmış, hiç bir özelliği kalmamış, hani şu hiçliğin ortasında alabildiğince çirkin anadolu kasabaları olur ya, onun deniz kenarına taşınmış hali olarak görürdüm. Fikirlerim bayağı değişti. Belki de kış tenhalığından etkilendim, bilemiyorum, ama özellikle Turunç tarfları çok hoşuma gitti.

Yukarda kaldığım yerden bir manzara resmi görüyorsunuz. ITAP bir vakıf binasında yer alıyor. Lorima diye "Doğal yaşam" turizmi yapan bir tatil köyünü geçince. Yolu berbat, ulaşımı zor, herkesin unuttuğu bir yerde, ve tam olarak bu yüzden beni derinden etkiledi.

Her tarafta çok güzel bir doğa var... Birde horozlar, hatta korkunç bir horoz populasyonu diyelim, gece dört buçuk gibi başlıyorlar birbirlerine "ben daha erkeğim" seranatlarına, gece 22:00 civarlarına kadar da devam ediyorlar. Arada ne hikmetse eşşekler ve inekler de katılıyor onlara. "Doğa batur" insanı Emre bey niye hoşlandığımı anlamayacak biliyorum, ama yine de güzeldi. Bir sürü macera yaşadık, keçi yolundan ineceğiz diye kendimizi bir evin damında bulmamızı mı anlatayım, elimde (nasıl kullanıldığını bilmediğim) yarım şişe rakı ile ortada kalışımı mı?

Alın size gece manzarası, ay doğarken çektim (evet Stefano, normal bir mercekle, apertürü ne olursa olsun, ayı çekmek mümkün değil, pes ediyorum)





Geceleri, etrafta hiç ışık olmayınca gök yüzünde karanlık nokta bulmakta zorlanıyorsunuz, biliyor muydunuz? Ben Fethiye Ölüdeniz'de çocukluğumdan biliyordum, tekrar hatırladım.

Ne yazık ki ormanda "çam kese" boy göstermiş. Epey de yaygın. Umarım başedebilecek birileri vardır. Yoksa kuruyan ağaçları odun olarak değerlendirmek daha mı hoşlarına gider acaba? (Nerede kaldı insanlara güvenin Barış bey!?)





Ve en önemlisi, buyrun orada tanıştığım insanlar. Gerçekten hepsiyle tanıştığıma ayrı sevindim diyebilirim.

"Ders asistanı" titri ile gitmiştim çalıştaya, hem teknik alt yapıdan, hem de diğer öğrencilerin karşılaşacağı sorunlara yardımcı olmaktan sorumluydum. Kendimce elimden gelenin en iyisini yapmaya çalıştım, partiler, doğa yürüyüşleri yaptık, hem çok eğlendim hem de dediğim gibi çok iyi/güzel insanlarla tanıştım.

Sertifika/katılım belgesi alamadım bu çalıştaydan, ödevleri vb. yapmaya vaktim kalmadı diğer işlerden, herhalde o yüzden. Dolayısı ile CV'mde yer almayacak. Ama bana çok şey kattı, sonuçta gittiğime mutluyum.

[Fizik] [Åžundan Bundan] [FotoÄŸraf, ÅŸu, bu...] | Gönderen: obm |  Yorumlar (0)

Karda uzun ince üstelikte görünmeyen bir yol.
18 Åžubat 2008 Pazartesi, 12:25





Haftasonu Bursa'daydım.

Dönerken kara yakalandık.

Biz geçtik yollar kapandı, hayatımda hiç böyle bir kar fırtınası görmemiştim.

Sanıyorum böyle birşey görmek için şehir dışında yaşamak lazım, evet Ankara'da ve Bursa'da da çok kar var ama böyle değil!

Åžehirlerde doÄŸa daha az "diÅŸli", birebir hissedebiliyorsunuz.

Yol boyunca aralıksız kar vardı, bazı yerlerde yolu (gökyüzünden veya herhangi bir yerden) seçmek mümkün olmuyor, görüşü daha kötü olanlar, veya daha az şanslı olanlar demek daha doğru olacak sanırım, yol yerine hendeklerde bulmuşlar kendilerini. Hani şu "3. dünya savaşı sonrası" felaket filmleri olur ya, her tarafta devrik kamyonlar yolun ortasına bırakılmış arabalar falan olur, aynen öyleydi etraf, ama sadece çok kısa sürelerle manzarayı görebiliyordunuz, çünkü tipi dediğin şey açık yerde duvarla eşdeğer, içine giriyorsun, ve arabanın kaputunun ucunu bile görmen mümkün olmuyor.

Yukarıda Mezitler geçişinde çekilen bir fotoğrafı görüyorsunuz, yoldaki en kötü yerin orası olacağını düşünmüştüm, aslında nispeten iyi kısımlardan biriydi şimdi düşününce, yolu görme lüksümüz vardı çoğunlukla. Kar paletini taktım, bir tanesi fırlamış gitmiş (Peugot servisi adaptörü takmayı pek becerememiş anlaşılan, onların taktığı uçtu, kendi yerinde takılan adaptör kaldı) gemiyi terketmeyen kahraman kar paleti ile vadiyi aştık.

Az sonra resimde beyaz bir duvar gibi gözüken tipiye gireceğiz ve görüş tamamen kaybolacak.

Bu arada otobüs denilen makine ve şöförü nasıl insanüstü bir karışım oluşturuyorsa kardı tipiydi hiç iplemiyor, resimdeki otobüs benim 40 Km/S ile zar zor gittiğim yerde 90 Km/S hızla gidiyordu, gayet de hayatından memnundu. Tozunu yuttuk.

Resimdeki diğer bir kahraman is Nuriye. Kendisi benim "Tavuk düşkünü" GPS im oluyor. Pek anayolları sevmiyor, illa tavukların bolca bulunduğu asfaltsız köy yollarına döndürmeye çalışıyor kendisi. Yol boyunca da, kardan bıkmış olacak, bizi Antalya'ya götürmeye çalıştı (sahibine çekmiş, ooh mis gibi yüzüyor olurdum şimdi). Yine de arabadaki diğer kişilere çaktırmadım ama gelebilmemizde önemli yol oynadı, tipiden yolu göremediğim zamanlarda yoldaki virajları gpsten takip ettiğim oldu.

Birde gizli buzlanma denilen bir tür ninja türevi buz var ki evlere şenlik. Asfalt renginde oluyor, ve kayıyor. Bütün yol yekpare bir gizli buz parçası idi, ama karayolları özellikle de bu duble yol alaylarından beri çok az asfalt kullandığından pek gizli yanı kalmıyor kendilerinin. Neyse, buzla derdim fren mesafesinden çok yandan aldığım tipi rüzgarı oldu. Belirli bir hızdan yavaş gidince yandan çok tipi rüzgarı alıp kaya kaya yolun dışına doğru gitmeye başlıyorsunuz (bu hız da 80-90 km/s civarı oluyor, acaba arabanın kasası bu hızda mı minimum direnç gösterecek şekilde tasarlanmış ?), ama görüş mesafesi, fren mesafesi gibi sebeplerden dolayı yavaşlamaya da mecbursunuz. Ancak gerektiği yerde yavaşlayıp, sonra yine hızlanarak kurtardım. Tam ip cambazı gibi. Her zaman dengede.

Birde arabadaki tayfa var, onlarında moralini yüksek tutmak lazım, ne bunları söyledim onlara, ne de korkmaya başladığımı, elimden geldiğince güldürmeye çalıştım, onlarında siniri bozulmuş artık herhalde, en anlamsız şeylere bile güldüler.

Eskişehirde kalırız artık diyordum, ama Eskişehir'de tek damla kar yoktu! Yoldan geçenler "bu arabaya ne olmuş acaba?" diye şaşırmış gözlerle bizi izliyordu. Bundan sonrasıda böyledir zannedip yola devam ettik (ah TRT haber, ahhh!). Çıktıktan bir süre sonra tipi daha da hışımlı bir şekilde bizi yakaladı. Eskişehir'i cennet ilan ettik topluca.

TRT radyo dahil hiç bir radyo yol hakkında bilgi vermedi, bu kadar yıkım olduğunu bilsek yola çıkmazdık, İstanbul'dan bahsettiler hep, akşama doğru da Ankara'dan. Ankara'ya gelince topluca dalga geçtik, "Bunlar kar yağdı zannediyor" diye.

Maceralı bir yoldu, ama gittim ve geldim.

Şimdi de kahraman paleti annem için hazırlayıp onu işe yollayacağım.


[Åžundan Bundan] | Gönderen: obm |  Yorumlar (0)

Takvim

Oca

Åžubat2008

Mar

P

S

Ç

P

C

C

P

28

29

30

31

1

2

3

4

5

6

7

8

9

10

11

12

13

14

15

16

17

18

19

20

21

22

23

24

25

26

27

28

29

1

2

Bağlantılar

Hack-a-day
BBC Türkçe
Cosmic Varience
Cognitive Daily
Make Blog
AniDB
Powell's Books
Sağdan Soldan topladığım vecizeler
Kütüphane kazısı
Dizi kurbaÄŸa arama
Genel kurbaÄŸa arama
The Burgomeister's Books
Gutenberg Project
Film listesi
Yemek Åžarap vb.
Kitap Listesi

Resim Galerisi

Arama

ArÅŸiv


powered by / kullanılan ana yazılım
GUBEN blogger by emre sururi

hosted by / barındırma
Fişek Enstitüsü Bilişim Hizmetleri
Fişek Enstitüsü Bilişim Hizmetleri
RSS Beslemesi
Yorumlar - RSS

Tüm Kategoriler
çizgi
Fizik
Åžundan Bundan
FotoÄŸraf, ÅŸu, bu...
Düşünce/Yorum
gezi
komik
AÅŸk meÅŸeleleri
Edebiyat
Müzik
Tamamen gerçek insanlarla alakasız hikayeler.
Film
sadece Almanya'da