DAG

Ana Sayfa || giriÅŸ

YaÄŸmur
5 Haziran 2008 PerÅŸembe, 16:45

Haftanın başından beri yağmur bekliyorum.

Serpiştrip geçen yaz yağmuru değil, bildiğiniz fırtına, daha azı paklamaz.

Hava raporlarını internetten takip ediyorum çünkü, ve 'Yahoo weather' öyle diyor, koskoca şirket, yanılır mı?

Yanılmaz, sadece gecikir.

Dört günü yağmura hazır kıyafetlerimle terleyerek geçirdim bu fırtınanın beklentisi içinde. Etrafımdaki herkes 'şıpıdık' terlikler ve şortlarla dolaşıyordu halbuki, ve ben kendimi daha da bir yersiz hissettim bu sayede. Sonunda dün pes ettim, şortumu çıkardım dolaptan, belki son anda vazgeçtim giymekten. İyi ki de vazgeçmişim, dün öğleden sonra heyecanla beklediğim yağmur fırtınası en sonunda koptu. Nasıl bir yağmur ama, hazırlıklı değilseniz dışarıya adım atmak mümkün değil, şort insanlarının arasında yağmura boyun eğmek zorunda olmayan tek insan evladı bendim, ama daha çok eğlenen yine onlar oldu, e haklılar tabi, normal şartlar altında değil yağmur korumalı giyinmek, o yağmurun altında iki tur Miramare parkı gezerdim. Ne yazık ki bu 'normal şartlar''ın en önemli bileşeni bir araba oluyor. Arabalı yaşamaya alışmışım ben, başım sıkışınca araba ile çözümler bulmaya kendime, evin mobil hali olarak kullanmaya gerektiğinde. Eksikliğini hissetmeye başladım hafiften. Ulaşım aracı olarak otobüs/tren çok daha iyi bir alternatif oysa burası için, tam bir dert olacak hatta araba, ama özledim yine de.

Yağmura dönelim, dün akşam 11 civarlarıydı sanırım, eve dönüyorum artık. Bütün gün hıncını alamadı yağmur, hala daha yağıyor, ama gücü kalmamış artık, ancak bir otomobilin farlarında görebiliyorsunuz hala yağdığını, bir de yağışı farketmeyen/aldırmayan insanların ıslaklığından farkediliyor. Yokuşa alışmaya başladığımdan olsa gerek, artık 'bir düşüncenin ardına takılarak' yüreyebiliyorum, çocukluğumdan beri yapmamıştım böyle birşey halbuki. Dün günün anlam ve ehemmiyiten uygun, 'Ahmak ıslatan' yağmuru nedir? diye bir düşünce trenine atladım mesela. Hava günlük güneşlikken birden bire bastıran şiddetli bir yağmur mu ahmak ıslatan, yoksa hafif hafif yağıp farkettirmeden ince ince içinize işleyerek ıslatan mı? Belki de daha çok türevi vardır, ve sanıyorum burada bir toplantı yapıyorlar bugün, birbirlerine ıslattıkları 'ahmak' sayıları ile bolca hava atıyorlar yukarda bir yerlerde, yeni taktikler geliştiriyorlar, vb. Trenin sonu Miyazakivari evrenlere kaymadan evimin kapısına gelmiştim. Yağmur beklentisi zaten çoğunlukla boş gardrobumda giysi bırakmadı, yarın şort da giyemeyeceğim belli. Son iki gündür bana özveriyle hizmet veren kıyafetlerimi çamaşır makinesine attım ve yattım.

Ertesi sabah yan komşudan gece geç saatlerde çamaşır makinesi çalıştırmamam konusunda bir güzel azar yedim.

Bu da 'ahmak ıslatan' yağmurunun bana özel hazırladığı planı olsa gerek.

[Åžundan Bundan] | Gönderen: obm |  Yorumlar (0)

Market,
6 Haziran 2008 Cuma, 11:19

Yine düşüncelere takılmış yürüyorum. Bu gün konumuz kızlar ve (platonik) aşklarım, haliyle depresifim biraz. Akşam evde yiyecek birşey olmadığını hatırladım. Yemek yapmaya üşendim birden. Despar var tren istasyonun orada, geç saatlere kadar açık, yolumu o yöne doğru çevirdim. Hazır birşeyler aldım, kasaya geçtim. Abartılı bir öpücük sesi ile irkildim birden. Bir baktım, marketin arka taraflarından güzel bir kız benim tarafıma doğru abartılı öpücükler göndermekte. Şaşırdım, etrafta başka birisi mi var diye baktım önce, birtek kasiyer kız var, o da pek aldırmış gözükmüyor. Neden sonra arkama, biraz daha aşşağılara bakmak aklıma geldi, camekanın dışarısında şirince bir köpek varmış, tezahurat onaymış. Ahh, işte bu olayları çok güzel özetliyor. Eve doğru yürümeye devam ettim.

[Åžundan Bundan] | Gönderen: obm |  Yorumlar (4)

Başka türlü bir yer,
9 Haziran 2008 Pazartesi, 18:41

Geçenlerde Efe'lerle muhabbet açıldı. Nereden açıldı, nereden bu konuya geldi hatırlamıyorum şimdi. Başıma gelen bir olayı anlattım. Birkaç yıl önce gece uykumdan keskin bir acı ile bağırarak uyandım. Tam ayılamadım ama ilk farkettiğim ortamdaki kan oldu, her tarafım kıpkırmızı, etrafta bayağı payını almış. Yatağımdaki yaylardan biri yerinden kurtulup yatağın kumaşını delmiş, ve bacağıma saplanmış. Oldukça derin bir kesik, ve başımı döndürecek kadar kan kaybediyorum. Zaten pijamam paramparça, yırttım yaranın hemen üstüne bası uyguladım. Annemi uyandırdım, kanamayı durdurdu, dikişe gerek kalmadı ama neredeyse 10 yıl geçmesine rağmen üstünden bacağımda hala izini taşıyorum o yaranın, ana damarlara korkutucu derecede yakın üstelik.

Aslında bu yazı yalnız yaşamanın beklemediğim zorlukları üzerine olacaktı.

Neden, dün akşam başıma gelen bir olay yüzünden.

Akşam üstü bir sesle irkildim. Ceryandan yukarıdaki yatak odamın kapısı çarpmış.
Oldukça normal. Normal olmayan, çarpmanın şiddeti ile kapının kolu yerinden çıkmış ve düşmüş. Kapı kolunu ters takmış yapanlar, demiri sabit kol kapının dış tarafında. Kapının açılış yönü ve masif yapısı hesaba katılınca içerde kalırsanız kapıyı kırmak da dahil yapabileceğiniz pek birşey yok. Ancak yardım çağırabilirsiniz. Tabi bulunduğum mekan nedeniyle "Kimden?" ve "Nasıl?" soruları geliyor hemen akla. Verebileceğim tatminkar bir cevap yok henüz.

Bir an öyle birşey olsaydı da kapı üstüme kapansaydı nasıl çaresiz hissedeceğimi canlandırmaya çalıştım gözümde.

İşin kötüsü pek de iyi canlandıramadım. Yukarda anlattığım olay da dahil sürüsüne bereket olay geçmişim sağolsun genelde önlemlerini ya önceden almış, ya da bir şekilde çözüm üretebilir durumda oluyorum başıma birşey geldiğinde. Geri kalanlarında ise ya şanslı oluyorum, ya da en nihayetinde gerçekten çaresiz. Bu durumda da başucumda duran isviçre çakım ile gerekirse kapıyı küçük küpler haline getirebilirdim mesela.

Bak hatırladım şimdi Efe ile konuşmanın nereden başladığını, paranoyaklık üzerineydi muhabbet.

Bazı insanlar benim paranoyaklık derecesinde kuşkucu olduğumu söylüyor.

Bilmem, belki de haklılar.

Umarım birgün ihtiyacım kalmaz.

[Åžundan Bundan] | Gönderen: obm |  Yorumlar (3)

Vede yeni keÅŸifler,
17 Haziran 2008 Salı, 12:16

Buyrun, müzik listemde yeni yıldızladıklarım (bkz. favori listesine eklemek, sonrada bıkana kadar tekrar ettirtmek)

Patti Smith: Lo and Beholden, Everybody wants to rule the world
(Emre bey tavsiye etmiş onlara uğradığımda. Ne zamandır aramaktaydım ismini halbuki. Şarkı sözlerini yanlış anlamışım, bulamıyordum. Özellikle Gung Ho albümü oldukça hoşuma gitti.)

R.E.M. Hollow man, Supernatural Superserious
(Bak bu satırları buraya yazarak blogu tehlikeye atıyorum R.E.M. değerini bil. Damardan vurdu ama, ne yapalım)

Radiohead: Karma police, Street Spirit, Paranoid Android
(Hazır eskilere dalmışken)

Tracy Chapman : If not now, Skunk Anansie : Hedonism, Nirvana: Breed, all apologies (creep in Radiohead versiyonu, daha 'anlaşılır'), Tori Amos: Strange Little girs (The Strangles, bu grubu da denemek lazım aslında)

[Düşünce/Yorum] | Gönderen: obm |  Yorumlar (0)

FlaÅŸ flaÅŸ
21 Haziran 2008 Cumartesi, 17:39





Cem Karaca ölmemiş, matematikçi olmuş.

[FotoÄŸraf, ÅŸu, bu...] | Gönderen: obm |  Yorumlar (0)

Takvim

May

Haziran2008

Tem

P

S

Ç

P

C

C

P

26

27

28

29

30

31

1

2

3

4

5

6

7

8

9

10

11

12

13

14

15

16

17

18

19

20

21

22

23

24

25

26

27

28

29

30

1

2

3

4

5

6

Bağlantılar

Hack-a-day
BBC Türkçe
Cosmic Varience
Cognitive Daily
Make Blog
AniDB
Powell's Books
Sağdan Soldan topladığım vecizeler
Kütüphane kazısı
Dizi kurbaÄŸa arama
Genel kurbaÄŸa arama
The Burgomeister's Books
Gutenberg Project
Film listesi
Yemek Åžarap vb.
Kitap Listesi

Resim Galerisi

Arama

ArÅŸiv


powered by / kullanılan ana yazılım
GUBEN blogger by emre sururi

hosted by / barındırma
Fişek Enstitüsü Bilişim Hizmetleri
Fişek Enstitüsü Bilişim Hizmetleri
RSS Beslemesi
Yorumlar - RSS

Tüm Kategoriler
çizgi
Fizik
Åžundan Bundan
FotoÄŸraf, ÅŸu, bu...
Düşünce/Yorum
gezi
komik
AÅŸk meÅŸeleleri
Edebiyat
Müzik
Tamamen gerçek insanlarla alakasız hikayeler.
Film
sadece Almanya'da

Sonraki->