Ataraksiyaya devam 
24 Mayıs 2014 Cumartesi, 20:01 
	
 
Bunu iki önceki giriÅŸte söylemek lazımdı ama sonradan geldi aklıma: Efendim marifet, hayat sizi bi' ayağınızdan baÅŸaÅŸağı astığında bile gülümseyip, boÅŸtaki bacağınızla bacak bacak üstüne atabilmekmiÅŸ. Öyle diyorlar.  
[Genel/Geyik] [Felsefe/Dünyayı Kurtarma Stratejileri] [Sanat/Manat/Edebiyat]  | Gönderen: tassadar |  Yorumlar (2)
   | 
	Işık yılları geçerken... 
17 Mayıs 2014 Cumartesi, 22:19 
	Joan Baez, en meÅŸhur ÅŸarkılarından birinde ÅŸöyle der:  
 
...Hearing a voice I'd known  
A couple of light years ago... 
 
ve bu ÅŸarkıyı dinleyen insanların bir kısmı tam da burasında küçük bir spazm geçirirler. Hani fiziksel olarak olmasa da, yeterince inek olan her insanın içinde birÅŸeyler kasılıp kalır, birÅŸeyler yırtılıverir birisinin ışık yılını zaman birimi olarak kullandığını her gördüÄŸünde.  
 
Åžebnem Ferah geçen sene yeni albüm yapmış; ama sanırım tam da Gezi Hadisesi'ne denk geldiÄŸi için kaynayıp gitmiÅŸ. Ben farkedeli bir iki ay oldu, pek de sevmedim. Ama ordaki ÅŸarkılardan birinde de bu ışıkyılı hadisesi geçiyordu da, ondan yazayım dedim:  
 
...Işık yılları geçerken 
Yolculuk salıncaktayken... 
 
Ya bu hatunun sözleri gittikçe manasızlaşıyor ya da dedikleri gibi aslında ergenlere hitap ediyor ve de ben 30 yaşında sonunda ergenlikten çıkmayı becerebildim.
[Genel/Geyik] [Sanat/Manat/Edebiyat]  | Gönderen: tassadar |  Yorumlar (0)
   | 
	Ataraksiyon 
 4 Mayıs 2014 Pazar, 16:20 
	   Gelenek oldu, neden artık yazmadığımı analiz ederek baÅŸlayalım: Bir  ben deÄŸilim aslında bu bloga artık eskisi kadar yazmayan - ÅŸöyle bir  komÅŸularıma baktım da, yavaÅŸ yavaÅŸ herkesin yazma sıklığı azalıyor  sanki. Facebook duvarı en azından benim için buranın yerini almış biraz  geçen yıllar içinde, boÅŸ geyiklerimi orada sürdürüyorum. Buraya da binde  bir yazacak daha uzun bir ÅŸey olunca dönüyorum.  
 
   Neyse  efendim, günümüzün konusu ataraksiya kavramı. Kendileri Yunanca'dan  geliyorlar, Türkçe'de en yakın karşılıkları ise 'dinginlik'. Bizim  zevk-sefa düÅŸkünü bildiÄŸimiz Epikür'ün peÅŸinden koÅŸtuÄŸu his aslında  buymuÅŸ.  (Bu arada Epikür bana manikür-pedikür gibi bir ÅŸeyi çaÄŸrıştırdı  bir an, rezil bir espri ama yapmadan geçecemedim.) EndiÅŸeden, kaygıdan  uzak bir ruh halini anlatıyor bu kelime. NeÅŸe ya da zevk içermek zorunda  deÄŸil, zurnanın zırt dediÄŸi yer de bu sanırım; yani  pek o kadar 'aktif' bir his deÄŸil ataraksiya, daha çok oturup sessizce  hissedilen bir ÅŸey. (Bu açıdan biraz 'keyif'e benziyor denilebilir ama  çok alakalı deÄŸil.)  
 
   'Eskiler' arasında ataraksiya durumuna  eriÅŸmenin iki yolu olduÄŸuna inanılmış ana olarak. Stoacılar dediÄŸimiz,  dallamanın önde gideni olan ve hala ahlak deyince  insanların ilk aklına  gelen "kendine hakim ol, seviÅŸme, hatta çok yeme" gibi düsturları  düÅŸünsel tarihe sokan -ya da en azından yerini saÄŸlamlaÅŸtıran- bu  amcaların ataraksiyasına giden yol dünyaya tepeden bakmaktan geçiyor.  EÄŸer dünyada elde edebileceklerinizin bir önemi olmadığına inanırsanız  endiÅŸe duymanın ne kadar boÅŸ olduÄŸunu anlarsınız diyorlar. Semavi  dinlerin en azından çoÄŸu ucuz yorumları da aslolanın bu dünyadan öte bir  yerde olduÄŸunu, haliyle bu dünyanın boÅŸ olduÄŸunu pompalayarak dünyadan  elini eteÄŸini çekmiÅŸ ermiÅŸlerin dingin huzurunu överler. BildiÄŸimiz,  tanıdığımız bir ÅŸey bu haliyle ataraksiya. Kedinin ulaÅŸamadığı ciÄŸere  pis demesinin biraz daha karmaşık hali sadece.  
 
   Ama huzura  ulaÅŸmak için eriÅŸemediÄŸin, ya da istediÄŸin gibi olmayan ÅŸeylerin önemsiz  olduÄŸuna inanmak açıkça hile yapmak deÄŸilse nedir? Aslolan, ki Epikür  de nispeten bu yönde bir yoruma sahip, dünyayı olduÄŸu gibi kabullenip,  arzularının, eriÅŸemediklerinin, ve hatta dünyadaki kötülüÄŸün -farkında  olup-; bunların tamamını olduÄŸu gibi -kabullenmek-ten geçiyor. En  karanlık günde bile bir "C'est la vie..." ya da bir "Hayat zor..."  çekip; sinirlenmeden, kafaya takmadan; herkese, her ÅŸeye "hepinize iyi niyetle gülümsüyorum" diyebilmekte aslında erdem.  
 
    Tabii kolay deÄŸil bunu yapmak; hatta insani olarak mümkün mü ondan bile  emin deÄŸilim. Eninde sonunda sınırını zorlayan birÅŸeyler çıkıyor  insanın: Mesela sevdiÄŸin bir ülkenin  insanlarının bir yarısı ısrarla hiç olmayacak bir adama oy verince, öbür  yarısından çıka çıka iyi eÄŸitilmiÅŸ bir ÅŸempanzenin düÅŸünsel derinliÄŸine  sahip siyasi yorumlar çıkınca; ömrünü bir  ideale adamış görünen insanların (mesela biz fizikçiler?) egodan baÅŸka  bir ÅŸey kovalamadığını görünce; bir ÅŸekilde kendi kendini hayal  kırıklığına uÄŸratınca; ya da sevdiÄŸin birisi  (ah ÅŸu kızlar!) uygun bir yerine uygun ebatlarda bir bıçak  sokunca...insan ister istemez sinirleniyor. Sonrasında sinir ya da  hiddet zamanla geçip gitse de illa bir kırgınlık kalıyor; ve iÅŸte bu kırgınlık zorlaÅŸtırıyor "Bu da böyleymiÅŸ..." deyip yolumuza devam etmeyi.  
 
   Cümleten kolay gelsin efendim.  
 
[Felsefe/Dünyayı Kurtarma Stratejileri] [Ansiklopedik/İşe Yaramaz Bilgi]  | Gönderen: tassadar |  Yorumlar (2)
   |