Maslow, Türkiye ve ben

 Sonradan not / Tekzip (15/10/2015) – altta yorumlarda da göreceğiniz üzere, Gürer Bey’ciğimin eleştirisi üzerine kendisini haklı bulup, öne sürdüğüm Maslow üçgenlerinden birini yedim. Yani özetle: yok öyle bir şey, uzaylı da olsa insan insandır (Mahmut haklı). 
 

Normal zamanlarda bile pek mutlu olmayan bir insanım (belki fark etmişsinizdir). En son olarak, ideal hiçbir sistemin var olamayacağını (yani asla şeylerin istediğim gibi olamayacağını) falan filan idrak ettikten sonra biraz düzelir gibi olmuştum ama ne oldum dememeli, bakın ya da yok, bakmayın en iyisi.

Uzunca bir süredir (en son üniversitedeyken (lisans), 1938’de İspanya’ya gitmek istemişliğim vardı) tarihin hiçbir döneminde, içinde bulunmak istediğim bir topluluk, yer olmadı. Ütopik hayallerim var ama onları boşverin şimdi. Buraya geldiğimden beridir 1936 yılının malum bir ülkesi ile çok fena paralellikler kurmaktayım, günden güne daha da benziyoruz o topluma. Sorun kötü insanlar değil, kötü insanlar hep var, sorun insanların çoğunun kalpsizleşmesi. Her musibette -internet sağolsun- illaki o kötü şeye sevinen, espri yapan, neşelenen epeyce kalabalık bir kitle var. Bu gelişler hayra değil. Çözüm üretemiyorum.

Politik bir insan değilim (en son üniversitedeyken (lisans), ya neyse boşverin şimdi bu teraneleri…), gerçekçiyimdir, öyle iyi yürekli, birbirini seven insan topluluklarına da hiçbir zaman inanmadım (o dediğiniz Ertem Eğilmez filmleri idi, aman gerçek hayatla karıştırmayın). İstatistiğe güvendim, insanların (yığınların) az çok değil, tam olarak nasıl davranacaklarının analizlerini görüp hak verdim. Kendimce simetriden yola çıkarak bir hayat düsturu geliştirdim (çok merak ederseniz: mekan ve zaman değişimleri altında kendinizin dönüşmüş haliyle uyumlu olarak bir arada bulunabiliyorsanız, doğru yoldasınız demektir falan filan).

Kötülüğü bencillik, empati yoksunluğu olarak tanımlamıştım. Büyük ihtimalle kötü olmak elimden gelmediğinden, beceremediğimden dolayı (ellerini yukarı kaldırıp quote/unquote yapar) "iyi" taraftayım çünkü kötülük düşünmeye yatkınım ve böyle düşünme işini malesef iyi becerebiliyorum ("mutlu, huzurlu" yaşamımı insanların genel olarak kötü oldukları ve kötülük yapacakları varsayımına dayandırmaktayım).

Ne diyordum? Yukarıdaki üçgen Maslow’un gereksinimler tablosu: en alttan en üste. Aç olan, tehdit altında korkarak yaşayan bir insanın yıldızların hareketleri üzerine düşünmesini bekleyemezsiniz. O insanın kendinde böyle bir potansiyelin varlığını sorgulamasını bile bekleyemezsiniz.

Ben, ben, ben… Ben en nazik tanımlamayla "Bir Demet Tiyatro"nun Angut, pardon Tankut, pardon Anıl‘ı gibi, ya da Kaynanalar’ın Tijen‘i gibi bir şeyim; kabuğuma sığmaz taşarım, sonra da kabuğumu beğenmem, kaçarım. Kaçamam da. Bir garip bir şeyim.

Diyeceğim odur ki 2015 yılında geleceğe dair hiçbir umudum yok bir şekilde yaşamaktayım. Uzaylılar gelmedi, simülasyon olduğumuz da ortaya çıkmadı, sonumuz kötü (tarih bizi yazacak). Her zaman yüksek sesle bağıran taraf haklı çıkacak, savunmanızda diretirseniz ya onlara benzeyeceksiniz ya da zaten hiçbir işe yaramayacak — zamanında da demişim, gittim buldum o yazıyı da.

Başa dönelim: benim böyle bir yazıyı yazmış olmam bile dünyanın çivisinin çıktığının kanıtı değil de nedir? Başa dönelim: bu yaşadığımız yer (evren bazında, lütfen kişiselleştirmeyelim), bir ceza kolonisi değil de nedir? Bu vesileyle benim yapamadığımı yapmış olan sevgili Wenjie Ye’ye de buradan on bin selam ederim.

Sözlerime ve ahkamlarıma burada son verirken, bize vaktiyle Baltimore Akıl Hastanesi’nden yazan arkadaş için geliyor: Smashing Pumpkins – Bullet with butterfly wings (aka "the world is a vampire / set to drain us").. Kırın, kırın taşları arkadaşlar… penaltı kol… gol.

 
David Hockney – Pearblossom Highway, 11-18 April 1986 #1

 

“Maslow, Türkiye ve ben” için 12 yorum

  1. lala — Maslow piramidi tamamen şarlatanlıktan ibaret bir saçmalıktır. Mağara adamlarının bütün ihtiyaçları yerinde miydi de ressamlığa soyundular?

    Beğenmiyorsan değiştir, değiştiremiyorsan kaç. Kaçamıyorum diye bahane yok, o zaman memnunsun demek ki durumdan. Go West young man.

    Diyeceğim şudur ki bir şeyler kötüye gidiyorsa o devinimle iyiye gidecek başka şeyler mutlaka vardır. Cassandra antik Yunan yerine günümüzde yaşasaydı Wall St. de çok başarılı bir option trader olur, milyonlarını sayarken de kimseyi felaketlerin geleceğine ikna etmeye kendini yormazdı.

  2. bu sayfadaki yazilarin hepsini okudum ve gürer, sen haksizsi — Ya bir ahkam yaptırmıyorsunuz efendim, ciddi ciddi yazıyorsunuz yurdunuzu unutup … giiiit, üzüyorsunuz Gürer Bey’ciğim…

    Mağara adamının bildiği bütün ihtiyacı vardı, yokluklarının bilincinde değildi, tıpkı şimdi bir hafta internetsiz kalamıyorken ~20 sene önce birbirimizin kollarında huzuru bulmamız gibi. Toplama kamplarında parlamış bir Yahudi sanatsever/bilim adamı bilmiyorum ben. Maslow ya! Adam Maasdam peyniri bulunabilirken gravyer peynirinin yokluğundan bahsetmiyor, direkt benliğe, varoluşa vuruyor. O “kaçamıyorum diye bahane yok” diyen dillerinden öperin, inşallah hayat sana hep kalbini kalbini kalbini naifliğini yaşatır -anlatının bu noktasında Sururi başını monitörden kaldırıp, boş duvara diker gözlerini, fade in Sincerely L. Cohen, Partisan….-

  3. oh lala.. — >> Toplama kamplarında parlamış bir Yahudi sanatsever/bilim adamı bilmiyorum ben.

    Daniel Kahneman niye psikolojiyle ilgilenmeye başlamış bir araştır bakalım (konuyla alakasız olarak Thinking Fast and Slow herkesin okuması gereken bir kitabı). Bir tane buldun dersin diye şu videoyu da veriyorum:

    https://www.youtube.com/watch?v=UjtiAkakogM

  4. O sırada…. — Merhaba Gürer-san!

    Ya, işin başında size Himminilerin Godwin Kuralı ile vurayım, susturayım istedim, tabii ki ninja zerafeti ile yardınız kafamı. Daniel Kahneman’a baktım (tabii ki Wiki’den), konuyla alakalı yerini göremedim ama siz dediyseniz öyledir, kipatı da Hacettepe’de yokmuş, ODTÜ’de varmış, ODTÜ’den alacağım ama Hacettepe’ye de istekte bulundum, okuyalım oh oh. Ah, şimdi anladım, wiki’de de yazıyordu, SS buna sarılınca insanların karmaşık yapısı… tamamdır. Başka da örneğe gerek yoktu, çünkü Brian yeter şart, o konuda da katılıyorum. Gökten düşen üç Maslow üçgeninin birini pembeye boyadım, yakama astım; diğerini yedim (bkz. şekil A); üçüncüsünü de… 8)

    Özetle, haklısınız efendim, I stand corrected, sağolun, umut aşıladınız içime.


    videosu da var


    (ya bu arada hakikaten hak verdim size, fikrimden çark ettim, kabul ama bu sefer de aklıma şu geldi, paylaşmak istedim ama cidden bizim bu tartışma ile alakası yok: 8)
    http://abstrusegoose.com/558

  5. Tekzip — Sağdan Gürer geldi, solu da ben tutayım madem:
    Peki yukarıda yazıda yazdıklarınızda düzeltme/güncelleme yapmayı düşünüyor musunuz sayın ikna olmuş beyefendi? 😛

  6. Sen iste yeter ki kraliçem — bkz. başlık. İlla ikna olmama da gerek yok, herhangi bir girişime / düşünceme müdahale edin, size karşı boynum kıldan ince, istemeniz yeter kraliçem.. (bunu gönderip, ilgili tekzibi de yayınlayacağımdır).

    Ya, bir Gürer, sen, patron, … (var daha birkaç kişi daha) nadide insanlarsınız, siz yeter ki isteyin. muck muck!

  7. P&P&Z / Sense and Senility — Sağolunuz efenim ama biz bu türden taviz veren mash-up’ları sevmiyorz, Düşes’e havale ediyorum bağlantıyı. Bizim için olacaksa sapppına kadar olsun! (Misal: Kung Fury).

    Öptüm bye kib!

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir