İyi insanlar…

   

Soldaki 2013 Sofia, sağdaki 2015 Ankara. Bugün Sibel, ben, Ece İstanbul’a vardık. Okul (http://www.cryst.ehu.es/crystr2015/) bu pazar günü başlıyor hayırlısıyla. Bir sürü güzel insan tanıyorum, ne mutlu bana (darısı başınıza)! Haydi hayırlısı (ilgilenenlere not: daha hala dertler tam/kesin olarak bitmedi ama göreceğiz bakalım (buraya da yazarım iyi haber çıkarsa)).

Google’dan günün sürprizi, anlam ve ehemmiyeti üzerine…

(aka "breh breh…")

Vaktiyle, insanlar daha interneti pek bilmezken, Şener Şen (ŞŞ) Pamukbank’ın reklamında oynarken (ve doğal olarak Pamukbank varken), bir reklam filminde ŞŞ kart mı alıyordu, SMS mi alıyordu, işte doğum gününü kutlayan otomatik bir mesaj eline geçiyordu sonuçta. Etkilenmiş bir şekilde kameraya dönüp, "Vay be! Tamam, otomatik olarak kutlanıyor ama bir düşünün, bu kadar müşterisinin doğum gününü fark edip onlara otomatik mesaj gönderen sistemin karmaşıklığını, büyüklüğünü.." filan diye, son derece boş, eli klavye tutan her insanı Pamukbank’tan soğutan bir yorumda bulunuyordu. Bize de doğal olarak "peeeeh, kara cahiller!" demek düşüyordu.

[Enter the dragon, enter 20 küsür yıl sonra]

Ece’yle sabah okula geldik, bilgisayarı açtım, browser’ı açtım, açılış sayfası google, pas geçtim, istediğim sitenin bookmark’ını klikledim, yeni ekran açılırken Ece "bugün neyin kutlaması varmış Google’da?" diye sordu, dikkat etmemiştim, "bakalım" deyip yeni bir sekme açtım, evet, pastadan Google doodle’ı vardı, mouse’u üzerinde bekletince, "bir de ne göreyim!" ‘Happy Birthday Emre!’. Kek gibi de şaşırdım, google da tüm Pamukbank IT elemanları nezdinde benden onların ahını çıkarmış oldu.

Demek ki neymiş? İyi ki doğmuşum. (Aferin. 8)  — ve bir de kekmişim. Elmalı kek.

akademik dertler ve süper insanlar

Bilmediğiniz üzere, bu yaz (13-19 Temmuz) İstanbul’da kristalografi üzerine bir haftalık bir okul düzenliyoruz. Tarih tanıdık gelmiş olabilir zira okulun son üç günü, bayramı tamamıyla kapsıyor. Bu ilk talihsizlik. Ama geriye gidelim:

Yaz okulları, gençlerin (genç: ~master, çokluk doktora) hem bir şeyler öğrenip, hem de başka ülkeleri görmelerini sağlayan (bir şeyler öğrendikleri için yol, konaklama ve katılım ücretleri projelerinden karşılanır) mükemmel bir akademik icattır; üstüne, sizlerle benzer konularda çalışan yaşıtınız bir dolu kafa çocukla da tanışmış olursunuz.

2009 yılının yazında, Hollanda’da çalışmakta iken, ertesi sene grubum olacak Bilbao takımının Lekeitio’da düzenledikleri bir yaz okuluna katılmıştım (bkz. Nergis Hanım’ın konuyla ilgili müthiş blog girişleri: 1, 2, 3). Yaz okulları rahat ortam olur ya, tatil, plaj, güneş, bu öyle değildi, otelimizin denize sıfır olmasına rağmen denizi ancak verilen 10 dakikalık aralarda terastan görebildik (Ece ile Bengü aşağıda kumlarda oynar iken 8). Sebebi de bu dünyada en saydığım insanlardan olan çok sevgili Mois! Mois’in yaz okulları da, grup çalışmaları da böyle görev aşkıyla dolu olur, saatlerce çalışalım ister, beklentileri hep en yüksektedir ama hep affeder (yaz okulları hariç). O sene işte öğrenci olarak katıldığım yaz okulunu sonraki senelerde Fransa’da, İspanya’da, Bulgaristan’da yaptık. Ben artık Türkiye’ye dönünce, bir de özellikle Bulgaristan’daki yaz okulunda beni ve öğrencileri krallar gibi ağırlayınca, bir tane de biz Türkiye’de düzenleyelim dedik, hazırlıklara başladık. İlkin Marmaris’te yapacaktık, sonra Marmaris uzak geldi (Balkanlardan otobüsle büyük kafile geliyor da), sonra zaten Marmaris’teki enstitü (ITAP) İstanbul’a taşındı, daha iyi oldu, sonra Tolga canımın için Birkandan hayatımızı kurtardı, İTÜ’den bize yer, yurt ayarladı, o sırada Avrupa ve Amerika’daki kristalografi dernekleri epey iyi maddi destekler verdi, hayat güzeldi.

30 öğrenci kayıt oldu, 6’sı tam para verdi, kalanlar yardım istedi, onlara da mümkün mertebe burs verdik, bugüne geldik. Geçen hafta son başvuran öğrencinin ardından bütçe hesabını tamamladım, açık çıktı – önce makul bir açık sandım, sonra daha da ince hesaplayınca atla deve olmasa da iri bir at olduğu bulundu, yutkundum, suratımı astım, sonra halime şükrettim, derdim bu olsun dedim, sonra Süheyla Hoca sağolsun, yine yardım elini uzattı, Hacettepe’den destek istiyoruz, bakalım hayırlısı, olmazsa da ne yapalım, ilahi kızılcık.

Tarihe gelince: dersler zaten haziranın ortasında bitiyor, İspanya’daki hocalar ondan sonra gelebiliyorlar, ama gel gör ki Ağustos’ta Avrupa’da kristalografi toplantısı (ECM) var, o dernekler de maddi destek için bir ay öncesi – bir ay sonrası aralığını yasak aralık ilan etmişler, mecburen Temmuz’un ortasını bulduk (istisna yapmaları için rica da ettik ama yok dediler), yoksa ben de biliyorum Ramazan, Şeker Bayramı, trafik, bilet bulunmaması…

Neyse, diyeceğim bunlar değildi, diyeceğim, insanın etrafında süper iyi insanlar olması çok güzel bir şey. En dertli anınızda bile teselli bulabiliyorsunuz, zaten akşam Ece ile servisten inmiş, eve dönerken durakta Serkan ile de karşılaşmak günün güzelliğine güzellik kattı, aaa saat 12:30 olmuş, artık yatmam lazım, sabah erken kalkacağım, bir de doğum günün kutlu olsun Hande. İyi geceler.

yağmuru kim döküyor?

 

Yukarıda gördüğünüz kişi Emma Roberts (film de "The art of passing by") ama normalde yukarıdaki haline benzemiyor. Pek çok kişiye benziyor (mesela neşeli olduğu zamanlarda Greta Gerwig’e) peki ama yukarıda kime benziyor? Sizi yönlendirmek, belki de doğru tahmine giden yolunuzdan çıkarmak pahasına, Julide Kural? Andie MacDowell? 

Bu sorulardan biri. Diğer sorulara gelince, şunlar + bir de dün sorduğum film.