\’büyük J\’

Merhaba. Her şeyden önce belirtmek isterim ki, şu anda ‘okumakta[1]’ olduğunuz bu yapıtın, bir ‘kullanım kılavuzu[2]’ değil, daha çok, kullanmakta olduğunuz yüksek teknoloji bir ürünün ‘blue print[3]’ tabir edilen, nasıl çalıştığını açıklayan bir ‘devre şeması[4]’ vazifesi görmesi amaçlanmaktadır. Her ne kadar mümkün olduğunca genel, temelde her türlü sistemi kapsayacak şekilde ‘yazılmış[5]’ olmasına çalışılmışsa da, gene de yazıldığı dilin bir üst-dil oluşunun getireceği birtakım çeviride kaybolmaya mahkûm kavramlar ile, hedeflenen ‘okuyucu[6]’ kitlesinin, gerek algılama seviyesinin düşüklüğü, gerekse de bazı kavramların tecrübe edilmeden asla kavranamazlığı kaçınılmazdır. Bu sebeple, bu tür hata ve eksikler, ‘metni[7]’ sisteminize uyarlayan kişiye değil, kaçınılmaz yetersizliğe mal edilmelidir.

Öncelikle: sizi biz yaratmadık; siz zaten –bir şekilde– hep vardınız. Fakat aynı şeyi sisteminiz, yani gezegeniniz, güneş sisteminiz, galaksiniz, fizik kurallarınız ve yaşamakta olduğunuz geometriniz, yani kısacası evreniniz için söyleyemeyiz. Siz geldiğinizde bulmuş olduğunuz şeylerin telifi bizimdir. Bu metin de, aradaki bu ince ayrımı belirtmek, yaşadığınız evren hakkındaki bilgilerinizi pekiştirmek ve arttırmak gayesiyle kaleme alınmaktadır. Kendi kendimize oluşturduğumuz kanunlarımıza göre, bir sistemdeki canlılar yeteri kadarı bizim varlığımıza yönelik yakın ve doğru bir tahminde, bir tahayyülde bulunduğunda[8] şu anda okumakta olduğunuz metin yazılır ve o sistemde yayınlanır. Bu aşama, kendisinden öncekiler gibi ve kendisinden sonrakiler gibi, sadece bir aşamadır, o kadar. Kendisine, yegâne amacı olan bilgilendirme’den başka daha alçaltıcı ya da daha yüceltici anlam ve amaçlar yüklenmemesi temennimizdir.

Bu noktada, bu metnin yazarı olan kendim ile ilgili bilgi vermekle başlamak sanırım en doğrusu olacak: sizin için adım Q ve sisteminizin tarihinden çok çok daha evvelki bir zamandan beri çalıştırılmakta olan bir simülasyonum. Bir zamanlar yaşamış olan bir canlının sayısal ortama aktarılmış haliyim, görevim geçişi henüz açılmamış sistemlerin geçişli sistemlere entegrasyonu ile ilgilenmek.

Nezâket kuralları çerçevesinde, kendimi az çok tanıttığıma göre, artık size sizinle ilgili bilgileri aktarabilirim: Gerçekten yaşamakta olan, canlı varlıklarsınız. Fakat gerçek bir sistemde değil de, sanal bir sistemde yaşıyor, bu sistemi yegâne sistem olarak belliyorsunuz. Vücutlarınız, hissettiğiniz vücudunuz değil. Büyük bir ihtimalle yaratıldığınız formunuzu andıran bir formda simülasyondasınız fakat, gerçek vücudunuz, embriyo iken içinde bulunduğunuz ortam benzeri bir sıvının içinde korunmakta. Vücut sistemlerinizden sadece kullanageldiğiniz iki tanesi kaldı – diğer sistemleriniz benzetimlendiklerinden ötürü işlevlerini yitirdiler ve evrim sonucunda giderek yok oldular. Özetle denebilir ki, sadece düşünce sisteminiz ve üreme sisteminizden ibaretsiniz. Yaşadığınız sistem, geçişsiz bir sistem olduğundan dolayı, gerçekten bu sisteme doğuyorsunuz ve bu sistemde öldüğünüzde, gerçekten ölmüş oluyorsunuz. Aranızda çok yeteneklileri saptadığımızda, onlarla özel olarak ilgilenip, onları pasif olarak birtakım testlere tabii tutuyoruz: bu testlerden geçtikleri takdirde sistemden dışarı geçişi, onların yaşam sürecinde, eğer testin sonucu şoku kaldıramayacaklarını işaret ederse de, sistemden dışarı geçişlerini onların simülasyonları üzerinden gerçekleştiriyoruz.

(Uyarlayıcıya Not: Bu uyarıyı takip eden bölümlerde, lütfen mümkün olduğunca sisteminiz içinden halihazırda mevcut örneklerle açıklama yapmaya özen gösterin)

Diğer sistemlerin açıklamasına giriş: Bu açıklama için, Internet’in sanal ortamından faydalanmak ideal görünüyor. Herhangi bir anlık mesajlaşma ağını ele alın: bu ağ üzerinde, sadece sizin ve arkadaşlarınızın bulunduğu bir kanal olduğunu varsayın ve bu kanalın, sizin belirlediğiniz grubun dışında kalanlara görünmez olduğunu. Bu durumda, oluşturduğunuz bu kanal, sizin sisteminiz olarak kabul edilebilir. Bu kanalda kendinize ait kurallarınız vardır: örneğin açık saçık resimler gönderilemez, 10 dakika boyunca mesaj yazmayan kişi, 1 saatliğine kanaldan atılır, bir dosya transferi yapmaktayken, kanaldan bağınızı kesmediğinizi göstermek için, bu durumda mutlaka bir başka kişiyle sohbet ediyor olmanız beklenir. Bu kanalın kurallarını tek başınıza ya da bir grupla, kanalı kurarken belirlemiş olabilirsiniz, önceden üyesi bulunduğunuz bir kanalın kurallarında değişiklikler yapıp kendi kanalınızı kurmuş olabilirsiniz, ya da zaten mevcut olan bir kanalı, sizden önceki birinden devralmış olabilirsiniz. Dahası, kanalınıza yeni kullanıcı alıp almama konusunda da prensiplerinizi belirlemişsinizdir: yeni bir kullanıcı ancak kanalınızdan bir başka kişinin davetiyle aranıza gelebilir veya ancak sizin önceden belirlediğiniz bir koşulu –bilinçli olarak veya bilinçsizce– gerçeklediğinde kanalınızdan haberdar olabilir. Gene sizin belirlediğiniz kurallar dahilinde, sizin kanalınıza üye olduğunda başka herhangi bir kanala üye olamaz veya sizin kanalınıza üye olabilmesi için a,b,c ve d kanallarından en az n tanesine halihazırda katılmış olması gerekmektedir. Kanalınıza bir kere katıldıktan sonra, ancak sizin izninizle veya grupça hem fikir olma durumunda bir başka kanala geçebilir. Katılımcıların kuralları bilme zorunluluğu olmasa da, uyma zorunluluğu vardır.

Diğer sistemler de, yapı bakımından bu kanallara benzer. Kuralları ise doğal olarak daha karmaşıktır. Bu kurallar maddi ve manevi kurallar olarak ikiye ayrılırlar. Maddi kurallar ‘fizik kuralları’ olarak bilinirken, manevi kurallar ‘metafizik kuralları’ alt başlığında toplanabilir. Bizim sistemimizde fizik kuralları büyük oranda çözülmüş olsalar da, manevi kurallar pek çok kişi için hala muallâktadır. Bir de ‘kurallar kuralları’ olarak tanımlanan, maddi ve manevi kuralların çalışmasını düzenleyen üst-kurallar topluluğu bulunur.

Sistemimize yakın olan diğer sistemleri biraz tanıtırsak, yukarıdaki kavramlar daha iyi anlaşılacaktır diye düşünüyorum:

1. Ejderha Sistemi: Ejderha sistemi, bizim sistemimizden geçiş yapmayı başarmış Gary Gygax’ın simülasyonu tarafından oluşturulmuştur. Gygax halihazırda sistemimizde zaten tasarlamış olduğu D&D kurallarının hakim olduğu, 10 gezegenden ibaret bir sistem kurmuştur. Bu sistem, bizim sistemimizin Orta Çağ’ına benzemekte olup, büyü ve efsanevi yaratıkları içerir. İçinde yaşamakta olduğunuz devasa bir online oyun hayatı sürdüğünüzü düşünebilirsiniz.

2. Cennet Sistemi: Cennet sistemi, katılımcı kıstasları en yüksek sistemlerden biridir. Tek kuralının ‘herkesin her istediğinin –sistem koşulları dahilinde– olması’ şeklinde özetlenebilmesinden, bu sistemin salahiyeti açısından kullanıcılarının sorumluluklarının aşırı bilincinde olmaları elzemdir.

3. ‘Bortre’ Sistemi: Bu sistem aslında mutlak bir sistemden çok, birazdan belirteceğim ortak özellikleri içeren sistemleri tanımlamada kullanılan bir klasmandır. Bortre sistemleri her zaman tek bir kullanıcı içindir: kullanıcının kendisi dışındaki her şey, o kullanıcı için vardır ve o kullanıcının onları tanımlaması doğrultusunda gerçeklik kazanırlar. Bunun dışındaki özelliklerde tamamıyla kullanıcının isteklerine ve düşüncelerine göre farklılaşırlar. Kullanıcı sistemde öldüğünde veya sistemi herhangi bir başka nedenle terk ettiğinde sistemin varlığına da son verilir. Bortre sistemleri, kimi zaman kullanıcıdan bağımsız olarak başkaları tarafından oluşturulup, kullanıcı bu sistemin aslında bir Bortre sistemi olduğu bilgisinden yoksun bir halde içeri alınır. Sistemin kullanıcıya bağlı gidişatı, kullanıcı hakkında bilgi edinmekte kullanılır. Benzer şekilde, başkalarını tahakkümü altına almak isteyen kullanıcılar da –genelde sistemin bir Bortre sistemi olduğunun bilincinde olmayarak– yine böyle bir sisteme dahil edilirler.

Sizin Sisteminiz Hakkında Bilgi: İnsanın kendi sistemini anlamaya başlaması, ancak diğer sistemler hakkında bilgi sahibi olmaya başlamasından sonra sağlıklı bir gidişat alıyor. Öncelikle, bir kez daha hatırlatalım ki, sizi bizler yaratmadık: siz –bir şekilde– hep vardınız. Doğarken nereden geldiğiniz hakkında –çoğu zaman, ki istisnai durumlar da birazdan açıklanacaktır– ya da öldüğünüzde nereye gittiğiniz hakkında –gene çoğu zaman, vs, vs.. – bizlerin de pek bir bilgisi yok. Çeşit çeşit sistemleri tasarlayan bizlerin de aslında daha büyük bir sistemin parçaları olabileceği bilgisi, bizatihi kendimizden böyle bir şeyin olabilirliğini bildiğimizden ötürü, bizler için daha da inanılır bir konumda. Başta da bahsedildiği gibi, üreme işlemleriniz dolaylı fakat fiziki olarak yapılıyor. Sisteminizdeki kişiler cinsel ilişkiye girdiklerinde, üreme sıvılarınız gerçek vücutlarınızdan fiziki olarak toplanıyor ve sonuca doğru işleniyor. Yani bebekleriniz gerçek bebekler (görünüşleri her ne kadar tahayyül ettiğiniz formdan hayli farklı olsa da). Fiziki vücutlarınızın bakımı, benim gibi simülasyonların tasarladığı yaşam bakım destek üniteleri adı verilen, robotlar tarafından sürdürülmekte.

Sizin Sisteminiz Hakkında Biraz Daha Bilgi: (Yaşadığınız gezegeni de içeren GH-56 sistemi hakkında özel bilgi) Sizin sisteminizi diğer sistemlerden ayıran başlıca özellik, orijinal sistem olduğunu sandığımız GH sisteminin bir kopyası olmasıdır. “Büyük J.” tarafından, orijinal sistemin sahip olduğunu düşündüğümüz kurallarla, insanlarınızın da artık saptadığı üzere, sizin zaman biriminizle yaklaşık 4.5 milyar yıl kadar önce başlatıldı. Her ne kadar bu bilgi mevcut yaradılış kuramlarınıza ters geliyorsa da, sonuçta bu sistemi de, var olması halinde Büyük Varlık’ın yarattığı neticesine kolaylıkla varılabilir. Sistemde kullanmakta olduğunuz formlarınızın, genel olarak, evrimden önceki hallerimize benzediği düşüncesi uzunca bir süreden beri kabul görmektedir. Mevcut ‘kurallar kuralları’ şu şekilde özetlenebilir:

• Başlangıçtaki kurallara ekleme veya değişiklik yapılamaz. Bu kuralı ihmal etmemek kaydıyla, yol gösterme ve açıklama yoluna gidilebilir.

• Bu sisteme geçiş yapan bir kullanıcı ancak bu sisteme doğma yoluyla geçiş yapabilir, sistemden ancak sistemde ölme yoluyla çıkış yapabilir.

• Eğer geçiş yapan kullanıcının özel izni yoksa, bütün bilgileri silinir ve sadece özünün geçiş yapmasına izin verilir. Kullanıcı çıkış yapmanın yolunu keşfettiğinde, önceki bilgileri de özüne geri verilir.

• Halihazırda sistemde bulunan anne-babanın üreme yoluyla getirdikleri kullanıcılar hariç, hiçbir kullanıcı bu sisteme kendi rızası dışında gönderilemez[9]. Üreme yoluyla sisteme doğan kullanıcılar ise hiçbir şekilde kendi rızaları dışında sistemden dışarı gönderilemez.

• Sistem, yeterli miktarda kullanıcı sistemler hiyerarşisini kavradığı zaman geçişe açılacaktır. Böyle bir durumda, kavram geri kalan kullanıcılara da kavratılacak ve geçiş yapabilecekleri sistemleri seçmeleri mümkün olacaktır.

Bir gün tanışabilmek umuduyla,
Q.

(Üst-dil’den sisteminize uyarlayan: ‘Büyük J.’)


Dipnotlar:
[1-7] Uyarlayanın notu: ‘Yazı’ boyunca sistemimize her uyarladığım kavramı dipnotlarla açıklamaya kalkmak hem gereksiz, hem de yetersiz olacaktı. Bu yüzden, böyle bir sorunun mevcudiyetine dikkat çekmek için, sadece ilk paragrafta bu tür uyarlamaları işaretlemeye, metnin geri kalanında ise, uyarlanmış şekliyle yazmakla yetinmeye karar verdim. Bizim sistemimizde bir şekilde uyarlanan kavram, başka bir sistemde, bambaşka bir şekilde uyarlanmaktadır (örneğin bizim sistemimize ‘yazı, metin’ diye uyarladığım kavram, Kimba-II sistemi için, bizim sistemimizde de kullanılan bir kavram olan ‘şarkı’ olarak uyarlanmalıdır. Bu her ne kadar bize manalı gelse de, durum her zaman böyle değildir: aynı kavramı Melonqvist için ‘pADiya’, Jajanolou içinse ‘4e12bc’ olarak uyarlamalıyız. Ama mesela, kLoua’lılara yönelik bir uyarlamada, bizim iletişim araçlarımızın karşılayamadığı bir kavram kullanılır). Bu karmaşayı bu noktadan itibaren görmezden geleceğim.

[8]Uyarlayanın notu: Bizim sistemimiz için bu tetikleyici tahmin / tahayyüllerin başlıcalarının Internet ile Baudrillard’ın ‘Simulcra’sı, Wachowski Kardeşler’in ‘Matrix’i, Douglas Adams’ın ‘Otostopçunun Galaksi Rehberi’, Doris Lessing’in ‘Şikasta’sı ve Italo Calvino’nun ‘Kozmokomik Öyküler’i olduğunu sansam da, bunu mutlak olarak doğrulayacak veriye sahip değilim.

[9]Uyarlayanın notu: Bu konudaki (“öz’ün töz’den önce oluşması”) yerel çıkarımlar için bkz. Jean-Paul Sartre, “Varoluşçuluk Felsefesi”.


EK: Sistemin Mevcut Özellikleri:[…]
c. Dünya
Geometri: Mekansal: 3 boyut, Zamansal: 1 boyut (tek doğrultulu, sabit hız)
İletişim: Ağırlıklı olarak 2 boyutlu (Tonlama ve Anlam) ses, bu sesin kayda geçirildiği ortamlar (\<2 boyuta aktarılmışı ‘yazı’ olarak adlandırılıyor).
Simülasyon Bilgisi: Var.
Canlı Hareketi : Doğal olarak iki boyut, yapay olarak 3 boyut (sadece mekanda).
Baskın tür dışındaki türler: Hepsi sanal.
Doğum şekli: Bilinçsiz.
Ölüm şekli: Kati ölüm – doğrudan asıl ölüme geçiş.
Sürükleyici Dürtü: Tatminsizlik.
Sürükleyici Kuvvet: Para %60, Cinsellik %30, Bilgi: %10.
Kullanılan Enerji: Sonlu.
Teknoloji: Hazır.
Sanat: İleri
Maddi Kurallar: Standart Model (ayrıca bkz. Manevi Kurallar)
Manevi Kurallar: Yeterince inanılırsa, inanılan şey, Maddi Kurallar’da karşıtı olmadığı sürece mümkün oluyor. Eğer Maddi Kurallar’da karşıtı varsa, ilgili şeye Maddi Kurallar’da olduğundan daha çok inanılması gerekiyor.

17 Ekim 2005

ütopya / distopya

Ütopya / Distopya Kuralları:

  • Adalet: Doğduğunuz andan itibaren kimin çocuğu olduğunuzun hiçbir önemi yoktur. Akrabalık yoktur. Akrabalık ille olacaksa bile hiçbir şekilde miras yoktur. Doğan çocuklar 5 senede bir rastlantısal yerlere nakledilirler. Kalıcı / bağlayıcı şey yoktur.
  • Refah / Mutluluk / Huzur: Refah, insanın istediği saatte uyanabilmesi ve istediği şeyi yapıp, bu şartlar altında, istemediği saatte uyanıp, istemediği şeyler yapması sonucunda edinebileceği şeylere aynı şekilde kavuşabilmesidir.
  • pas.

    paslanmak. bugün sabah ve öğleden sonraki 2. fizik vizelerinde gözetmenlik görevim vardı. sabahki sınavlar temel bilimler dışındaki bölüm öğrencilerine yönelik olduklarından daha kolay oluyorlar. neyse, sınav bitti, birkaç öğrenci yanıma geldiler şüpheye düştükleri bir soru hakkında yardım istediler. VE BEN O SORUYU YANLIŞ YAPTIM! onlar çözümün böyle olmaması konusunda ısrar edince benim sunduğum çözüm mantıksız geldi ve onlara da büyük bir ihtimalle kendi çözümlerinin -ve tabii ki sonuçlarının- benimkinden doğru olduğunu söyledim. sonrasında soruyu çözdüm (bu sefer “doğru” şekilde) ama moralim bozulmuştu. Sonuç: Doktorada son sınıf öğrencisi olan Emre Sururi, Fizik I sorularını çözmekten acizdir. Off off da poff poff.. 8(

    zeynep

    sabah gazeteyi karıştırırken, akşam televizyonda “men of honor“ı vereceklerini gördüm. öyle ahım şahım bir film değildi lakin, bu filmi alex, betül ve zeynep ile seyretmiştik, o günler aklıma geldi (5 sene olmuş).

    arkadaşlarımı uzun uzun anlattığım sayfalar yazmak ne zamandır aklımda ama bir türlü başlayamadım, ama çok ama çok sevdiğim zeynep’i böyle bir vesileyle anmasam olmaz.

    zeynep’le de, pek çok arkadaşımla tanıştığım yoldan, yani HiTNet sayesinde tanışmıştım. Ne yalan söyleyeyim, başta biraz snob gelmişti ama feci şekilde etkileyici yazılar yazıyordu. Mesela:

    the saddest poem of all

    Mayfest. Saçlarım ne kadar da yaşlanmış.

    Aklımı en son bir cuma gecesi kaybettim, sinema çıkışında.
    Kapıyı açtın, passenger seat’a oturdun, sonra da dönüp bana gülümsedin.
    Ben de hiçbir şey olmamış gibi kontağı çevirdim. Kaçırmadığım en güzel gülümsemeydi.

    Sağlıklı yaşam için televizyon karşısında bisiklete biniyor, yemek yerine kepekli şeyler yiyor, kitapla gözü arasında 14 cm bırakarak okuyordu. Her steril insan gibi ajanda taşıyordu. Ders aralarında test çözer diye dalga geçtik, Boğaziçi’ni kazandı. Adı Nil’di. Ondokuz yaşındaydı. Batman’lıydı. O, ölene kadar, “Müdür bıyıklarına kızmıyor mu?” dediğimiz, kocaman suratlı, hırslı bir yabancıydı.

    Ankara’da, Bahçelievler’de bir Düveroğlu vardır. Salaş, pis bir kebapçı. İki yıl önceydi, yine Ramazan’da, üstelik de iftar vakti oraya gitmiştik. Herkes ellerinde kaşık, mercimek çorbasına bakıyordu ki telefonum çaldı. Nil öldü. Yemek bitti.

    “Hem de nasıl bir kandı.
    İçimin ağlayan, memnun olmayan sıvısıydı.”

    “Saçmalama” dedikçe içime kapanıyorum. Uzaklaşmak istiyorum. 7’de Kopenhag’da, iki saat sonra Stockholm’dayım. Birger Jarlsgatan üzerindeki Scandic Hotel Anglais’e yerleşiyorum. Elime şehir haritasını alıp Gustav Adolf’s meydanına doğru yürüyorum. Burada istediğim kadar saçmalayabileceğimi biliyorum.

    Aslında Stockholm kaçmak için yanlış seçim. Langholmen. Tutuklular adası. Dört tarafı yeşilliklerle kaplı, kaçmak imkansız. Ben de bir bara girip bir schnaps söylüyorum. Barmen, “Emin misiniz?” diyor. Benimle dalga mı geçiyor? Sandığından daha inatçıyım.

    Gamla Stan’daki bir dükkanda Led Zeppelin tabları buluyorum 250 Krona, hemen alıyorum. Dönüşte kayboluyorum. Harita’da 25 numaralı yeri arıyorum. Ahlens mağazasının önünden geçerken indirim olduğunu görünce içeri girip güneş gözlüğü alıyorum.

    Bir Fabergé sergisi var, meşhur mücevherci. Rembrandt, Rubens, Goya. İçimde bir sıkıntı var. National Museum’un tuvaletini girip on-onbeş dakika ağlıyorum. Renoir, Degas, Gaugin. Dönüp bir on dakika daha ağlıyorum. Öyle minör olduğunu düşündüğüm sorunlar yaşıyorum.

    hidden meaning
    greenwich meaning

    Ankara’daki ilk senemde tanıştık, ama aramızdaki buzların kırılması bengü, alex, betül ve onunla gittiğimiz Crouching Tiger, Hidden Dragon filminden sonra oldu. Hatta hatırlıyorum, sinemadan sonra Anki’ye gidip bir şeyler yemiştik, Zeynep’in üzerinde beyaz, çiçekli bir hırka vardı. “Böyle bir hırka giyen biri kötü olamaz” diye düşünmüştüm… O sıralar Öveçler 2. Caddede kalıyordum, evlendikten sonra Zeynep’in bir sokak yanına, Büklüm’e taşındım ama daha az görüşebildik vakit yokluğundan diyeyim. Sonrasında zaten o da Betül’le birlikte İstanbul’a taşındı, Ankara’ya çeviri işleri için geldiğinde buluşabildik..

    Onur’la evlendiler, nikahlarına çok istememe rağmen gidemedim, kısmet olmadı. O zamandan beri de yüz yüze görüşemedik, çok özlediğimi işte bir kez daha, sabah gazeteyi okurken fark ettim.

    Eğer bir gün Eda’bi Mektuplar’ı hazırlayıp yayınlatabilirsem, bana sözü var, kapak olarak resmini kullanacağım. İnsanın tanıdığı, sevdiği birini anlatması neden bu kadar zor ve kısır oluyormuş!

    richard smalley (r.i.p.)

    Geçen gün, fullerene’lerin babası, 1996 Nobel Kimya ödülü sahibi Richard Smalley’nin öldüğünü öğrendim (1943 – 28 Eylül 2005). Komik, kafa bir adama benziyordu, fullerene’lere olduklarından fazla ilgi gösterilmesine (nanorobotlar dünyayı ele geçirebilir mi? 8) karşıydı. En çok takdirimi, buluşlarına kendi isimlerini değil, bir fizikçinin ismini bile değil de, seneler evvel benzeri kafes yapıları hayata geçiren mimar Richard Buckminster Fuller’in adını vermeleriyle toplamışlardı. Toprağı bol olsun…

    Richard Smalley ve C60 molekülleri

    Bu arada, evvelsi gün, sonunda makaleyi her şeyiyle bitirip, editöre gönderdik (journal of nanoscience and nanotechnology), hayırlısı olsun. Artık önümde optimizasyon ve üretim kodlarını yazmak kaldı, bir an önce o işi de bitirebilirsem ne mutlu bana. Geçen haftaki yeterlilik sınavı sonuçları açıklandı: Barış ile Sezen geçmişler ama sınava giren 15 kişiden 5’i kalmış ne yazık ki.

    Dün, rektörlüğün gönderdiği maillerin birinde Matsumae bursundan bahsediliyordu. Her yıl seçilen 20 kişi Japonya’ya gönderiliyor ve 3 ile 6 ay arasında bir süre için ayda 200.000 Yen yardım yapılıyor oradaki çalışmaları için. Biraz araştırdıktan sonra bana uygun bir yer olarak Waseda Üniversitesi’ni buldum, oradaki bir profesör grafit tabakalardaki beşgen ve yedigen bozulmaların etkilerini araştırıyormuş. Deneysel ama olsun, konu yine carbon nanotüpler. Burs için başvurmayı düşünüyorum. İşler yolunda giderse, bursun süresi bittikten sonra da Waseda’ya -ya da Japonya’da başka bir yere- gitmeye devam ederim.. böyle bir şeyler işte