so much for the self esteem…

2000 yılıydı, birkaç sene evvelinde imkansız gibi görünen bir şey gerçekleşmiş, okulu bitirmiştim. Sadece okulu bitirmekle de kalmamış, ODTÜ’ye yüksek lisans yapmak üzere kabul edilmiştim. Her şey süper gidiyordu.

Dersler iyi geçiyor gibiydi. Sonra ilk vizem olan Elektromanyetik sınavına girdim, bir sıra seçip oturdum. Az çok bir şeyler biliyordum ama sınav kağıdını elime aldığım an bildiğim bütün formüller buharlaşıp uçtu.

Sınavdan çıkar çıkmaz eve geldim, kendimi yatağa attım ve bir gün boyunca o yataktan çıkmadım. Yıkılmıştım. Böyle bir şey beklemiyordum (sonrasında sağolsun, Serhat Hoca (Çakır) sınavların yanı sıra verdiği projeleri de değerlendireceğini söyledi de, o ilk vizeyi telafi edebildim).

İlk başta, sadece yüksek lisansı ODTÜ’de (Türkiye’de) yapıp, bitirdiğimde Bengü ile evlenip doktora için birlikte yurtdışına gitmeyi düşünüyordum ama o gün yaşadığım hezimet nedeniyle, ders işlerinde kendime güvenim tuzla buz oldu ve dersler ve sınavlar söz konusu olduğu sürece, böyle bir riski alamayacağıma karar verdim.

Akademik hayatım böyle iniş-çıkışlarla dolu. İşte dediğim gibi, İTÜ’den mezun olduğumda, ODTÜ’ye kabul edildiğimde, hele yeterliliği verdiğimde, postdoc’a buraya kabul edildiğimde, tezim “yılın tezi” ödülü seçildiğinde bütün dünyayı tutup kaldırabilirim gibi hissettim hep, ama hiçbir şey kalıcı değil.

Bugün burada yerel bir yılbaşı olan Sinterklaas kutlanıyor. İlk başta Sinterklaas ve Kara Piet’ler garip hatta saçma gelse de, o kadar içten kutlanıyor ve günler öncesinden ufak ufak hazırlıklar başlıyor ki, normal karşılamaya başlıyorsunuz.

İki çarşambadır bizim grup toplanıyoruz, herkes ne yaptığını anlatıyor kısaca. Geçen hafta benim de olduğum ilk toplantıyı yaptık, sıra bana geldiğinde vakit yetmedi. Bu hafta o yüzden, ilk ben başlayayım dedik, bir anda her şey birbirine geçti, öylece kalakaldım. Bir sürü şeyi yanlış söyledim, bir sürü şeyi söyleyemedim, hatırlayamadım, bilemedim…

Şüphesiz kötü bir şeydi ama öyle çok kötü bir şey değil (dünyanın sonu hiç değil 8). Haftaya telafi ederim ama yine patlattık balonu (bkz. Samuraylar, egolar ve balonlar). Neyse, Allah mahçup etmesin, kimseyi utandırmasın.