Şanghay, Şanghay!…

Merhabalar, Şanghay’daki 4. haftamızdan ni hao!

Her şey yolunda çok şükür. 4 Eylül perşembe günü bizim için kritik bir gündü çünkü o gün konsolosluktan haber çıkmasa idi, vize işleri bir sonraki haftaya devredecekti, uzayacaktı, daralacaktı, sıkışacaktı (zaten 1 hafta rötarlı gidiyorduk). Perşembe öğleden sonra haber çıktı, cuma vizeli pasaportlarımızı ve pazar gününe uçak biletlerimizi aldık, pazartesi akşamı Şanghay’a indik.

İlk bir hafta otelde kaldık. Otel kampüsün içerisinde, kampüs çok güzel, yemyeşil, onun içerisinde de bir göl var. Örneğin şu resmimiz o gölün oradan (maşallah maşallah! 8):

Nergis Hanım’la göller kenarında, kampüsler içinde, Çinuçen diyarında bir gün… (maşallah! 🧿)
Okumaya devam et “Şanghay, Şanghay!…”

Vardır her otun çiçeği,/Bilmesek de/İsimlerini — Sampu

15 günlük Shanghai ziyaretimizden uzuuun fakat çok şükür olaysız, rahat bir yolculuğun ardından bu sabah Ankara’ya döndük. Yediklerimiz bizim olsun ama her gün bir başka nefis şey yedik. Gezdik de epeyce (çoğu sağanak yağmur altında — havası çok nemli ve sıcak), neyse ki şansımıza son hafta güneşli günler geldi, oradaki Disneyland’in tadını çıkardık (gerçi orada da raft macerasında sırılsıklam olup yeni kıyafetler aldık ama hatıra hanesine kaydettik 8).

Okumaya devam et “Vardır her otun çiçeği,/Bilmesek de/İsimlerini — Sampu”

Yağmur

Çok yağmur yağıyor dışarıda, bende de bir yorgunluk var. Perşembeydi sanırım, yoksa cuma mı, son sınav kağıtlarını okudum, duyurdum (bayramdan sonra finaller geliyor). İki makale ile uğraşıyorum bu aralar, güzel gidiyor; sonra Çankaya – Beytepe arası zaman yolculuklarım sırasında (12 parsec’den az) karşılaştığım süper (ve) sinefil arkadaşım Lale’nin tavsiyelediği filmleri seyrediyoruz, çoğunu çok beğeniyoruz (bu işlere 6 No’lu Kompartman ile başlamıştık, sonra Undine başta, Afire da nefisti, To be or not to be’nin orijinal versiyonuna (1942) bayıldım; zaten Lale ne söylese çıkıyor, öyle oluyor! 8) Başka? Dün ve bugün birtakım işler için çok sevgili Udaganlar‘la görüştük, sağolsunlar, yaşasın güzel insanların varlığı.

Salı günü bir yıldır beklediğim bir şey gerçekleşecek (329 gün imiş).

Hayat çok çabuk normale dönüyor ama öyle görünüyor sadece, herkes gidiyor. Yorgunum, uykum var, daha da bir sürü bir sürü şey.

Bloga yazmak istiyorum, işte artık bir yerden başlamak gerekiyordu, bu da böyle bir giriş girişi olsun artık.

Nishijima Katsuyuki (ben vaktiyle Japonya’dayken, sene 2008)