Geçen hafta Nergis Hanım’ın doğum gününü Santurtzi’de, Carmen Festivali’nde havai fişekler eşliğinde kutladık:

tekrar et, bugün günlerden cuma…
Geçen hafta Nergis Hanım’ın doğum gününü Santurtzi’de, Carmen Festivali’nde havai fişekler eşliğinde kutladık:

Pazardan beri Bilbao’dayım, kaç… 6 gün olmuş. Programlar üzerinde çalışıyorum, eski arkadaşları görüyorum, bir sürü iyi insan. Yoon Ha Lee’nin İmparatorluğun Aletleri (The Machineries of Empire) serisinin 3. kitabı Revenant Gun geçenlerde çıkmıştı, onu okuyorum, o gelince kaplumbağa hızıyla ilerlediğim başka “bir makine” kitabına (John Crowley – Engine Summer) ara verdim, iyi oldu.
Geçen Danel ve Txema ile buluştuk yıllardan sonra; daha geçen gün dünya iyisi Julen’le rastgetirip görüştük. Purolarımı depoladım, husniya’ya kavuştum, krallığım! Krallığım!

doğum günüm kutlu oluyor, ayrıntılar sonra.. 8)
Öncelikle, herkesin bayramı kutlu olsun, bugün hakikaten çocuklar gibi şen olan bin atlı gibi sevinçliydim, bir zıplamadığım kaldı bile yazamıyorum zira bir ara zıpladım da.
Okumaya devam et “Bayram Sevinci (ya da Kütür kütür Bertül)”
Bir hafta kadar önce, gayet mutlu uyandığım bir sabah, öldükten sonra ne yapacağıma nihayet karar vermiş / bulmuş buldum kendimi. Öyle bunalım bir şeyler hiç değil, hakikaten değil, derin güzel bir uykudan uyanınca gelen aydınlık düşüncelerden. Hem sonra insan emekli olduktan sonrasını planlıyorsa, bu gayet normalse… (Sonuç mu dediniz, ne dediniz, ne dediniz
Sonuç hiç gömülür mü, geliyorum) Neyse, diyeceğimi yazayım da hiç de öyle karamsar -slash- allegorik -slash, virgül- italik çok afedersiniz sembolik bir şeyler olmadığını görün:
Öldükten sonra ikindi/saat 5 güneş batarken Hüsniya ile yeni yıkanmış balkonunda çay içip, oradaki sofada kestirip, uyanıp, aynı anı tekrar tekrar yaşamak istiyorum.

Okumaya devam et “Birdenbire odayı sözgelimi Mars’a çevirir bir köstebek…”