Fransız Teğmenin Kadını (İkinci Bölüm)

Daha bir ton şey yazacağımdır kesin ama bugün kitap ilk bitişini sergiledi (halbuki dün akşam Bengü’ye "öyle bir yere geldim ki, buradan sonrası bayır aşağı yuvarlanacak, kitabı burada, bu şekilde (Sarah Exeter’de otel odasına yerleşip, üç kuruşuyla aldığı şeylere bakarken, yüzünde gülümseme olmasa da huzurun kıyısından bir şeyler varken)  bırakayım istiyorum" demiştim, tabii ben de inanmıyordum bırakabileceğime, bırakamadım da nitekim ama herhalde becerebilmiş olsaydım en çok Fowles sevinirdi). Sonra yeniden devam etti. 2-3 bölüm daha okuyabildim, orada durdum şimdilik. İşin kötüsü rasgeleye ayarldığım müzik çalarımın bu halimden iyice faydalanması oldu: önce Ramones – "Needles and Pins", ardından Tom Waits – "Take it with me" (tabii ki "Waltzing Mathilda" daha iyi giderdi ama yüklü değildi), bitirici olarak da Fleetwood Mac – "Go your own way". Hakikaten de, ne yaptın Charles, niye ki Sarah? Cevap ne kadar bariz olsa da….

(…) I say "her", but the pronoun is one of the most terrifying masks man has invented; what came to Charles was not a pronoun, but eyes, looks, the lie of the hair over a temple, a nimble step, a sleeping face. (…)

Daha on bin şey (daha…) …

[Fotoğraf olarak sevdiğim bir resim vardı, onu koyacaktım, çeken kişinin moron oluşu beni bu fikrimden caydırdı]

“Fransız Teğmenin Kadını (İkinci Bölüm)” için 5 yorum

  1. Başlıksız — Oh dear oh dear! (Düşes aksanıyla okunacak.) Wodehouse never disappoints. Bak benim gibi yapın, az sonra posta kutunuza düşecek linkte ne var ne yoksa indirin, okunacakları okuyun/dinlenecekleri dinleyin, yanına da bir Earl Grey demleyin. Bakınız bana: fincanımda Oolong, elimde ve gözümde Bertie, kulağımda bilumum croonerlar. (Yan komşunun gürültücü öküz oğlu da evde olmayınca bir keyif bir keyif.)

  2. aşk hiçbir zaman pişman olmamaktır… falan filan… — oh düşes, akşamdan kalma gibiyim, kafam ben diyeyim 1000, sen de 1500; belim ağrıyor (iskemle kırdılar sanıyorum).

    “FLW, disappoint etmedi, fazla damardan girdi…” yazacaktım hesapta ama bu sabah artık son uzatmalarda uşakların ittifakı hakikaten dudağımın -sağ- kenarını aşağı kıvırdı. Sevmiyorum ben böyle kumpasları. Yalnız, yalnız, kipat nasıl biterse bitsin, gerekirse ben yazacağım sonunu kendim için: Sarah ile Charles mutlu mesut yaşayacaklar, Ernestina mutlu olacak, o mutlu olacak, bu mutlu olacak (Bayan Poulteney hariç).

    Kaldı ki Sarah hakikaten de…

  3. akşamdan kalma — Yahu, ben de aynı durumdayım bugün. Acaba dolunayın kollu bacaklı pavurya familyasına bir oyunu mu bu? Annem de öyle, bir de Bengü’ye sormak lazım. Bengü, sendeyiz…

    Ayrıca pis katil uşaklar. 😉 (Jeeves farklı, efendisinin mutluluğu için çalışıyor. “I endeavor to give satisfaction” mı ne diyordu.)

  4. Jeeves — “You’ll thank me later…” olmasın Jeeves’in o dediği? 8P zaten bütün olaylar o yüzden (gerçi bunda uşak Sam’in “de” mutluluğu sözkonusu ama neyse).

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir