Ride into the sun / Where everything seems so pretty

Malumunuz, Ramazan geldi. Pideye çok bayılmam ama bizim arka sokakta Öykü Simit vardı, orada her Ramazan iki küçük kız iftara doğru dükkanın önüne kurdukları tezgahta içeride sıcak sıcak bekleyen pidelerin reklamını yaparlardı. Karşılarındaki kebapçı da benzer bir girişimde bulunsa da, kızlar müşterileri kaparlardı. Evvelki sene gide-gele oradaki amcayla tanış olmuştuk: kızlar torunlarıymış, ve birkaç bir şey daha (üzücü şeyler). Geçen sene amca yoktu, kızlar sanıyorum başlarda vardılar, sonra görünmediler, kızların babası, amcanın damadı vardı, amcayı sormak istedim, alacağım cevaptan çekindim, sormadım. Bu sene Öykü Simit el değiştirdi, Susam Sokağı oldu, girmedim hiç içeri.

Okumaya devam et “Ride into the sun / Where everything seems so pretty”

Calvin, Prensipler, ve 20 yıl öncesi.

Ece geçen gün olası doğum günü hediyeleri konusunda bize yardımcı olabilmek için (iyi kalpli kızım benim, her şeyi düşünür!.. 8) bir liste teslim etti – birçok maddenin arasında sanal kısımda “Snapchat izni” dikkat çekiyordu.

Biz, üzerinize afiyet, biraz yaşlı olduğumuzdan snapchat’i duymuşluğumuz var, görmüşlüğümüz yok. O yüzden temkinli olarak “eğer twitter/instagram gibi özel modu varsa olur…” dedik (Nergis Hanım’a kalsa, dünyada olmazdı — onun bu gibi şeylere kronik Amiş tepkisi oluyor genelde, ben biraz daha (Mormonvari diyelim) esnek yaklaşabiliyorum. Anlamak için de benim telefona kurduk, çok komik filtreleri (orada “lens” deniyor) var, baktım, privacy modu da var, oluru verdik, Ece de sevinçle kurmaya başladı… zaten olanlar da o zaman oldu. Okumaya devam et “Calvin, Prensipler, ve 20 yıl öncesi.”