A night at the opera / A day at the races / A night in Casablanca

(/sururi @ los museos)

Bilbao’da çok şükür, vakit bulduk da müzeleri şenlendirebildik. Güzel Sanatlar Müzesi’nin içini her daim Gug’un içine tercih ederim gibi siyah/beyaz bir cümle kurmayayım ama şimdiye kadar (belki bir David Hockney’e ev sahipliği yaptığı zaman hariç… belki / haydi bir de Victor Vasarely’yi bbk sergi salonunda bodoslama keşfettiğimiz seferi sayalım) falan…

Bu sene Güzel Sanatlar Müzesi (Museo de Bellas Artes de Bilbao) 110. yılını kutluyor olmanın şerefine, oturmuş, 110 tane eseri seçmiş deposundan. Eski şehrin (Casco Viejo) ortasında (en cerca de), Yeni Meydan’da (Plaza Nueva) Cafe Bilbao vardır, epey buluşma, bilinme noktasıdır, bunlar da duvarları (filan):

sanatsal, degüstasyonel, canan ile orhan. Txipirones fritas bulabileceğiniz ender yerlerdendir hem de…

Neyse, neyse, ne diyorduk… Güzel sanatlar, buyurun, buyurun: 110 içinden benim seçtiklerim (bertol ile breh breh).. Bengülerin orada sergi olduğu zaman yanlış bilmiyorsam, günün hatrına, salonun sunuma açılmasına falan filan istinaden birkaç tane alıyorlar her sergiden, ben de istesem, bana da gönderseler şu seçtiğim dünya güzellerini kargo ile (haydi hepsi olmaz, bir tane seç derlerse de banko Itturino’nun dünya güzeli)… (yeri gelmişken: Botero’ları da 2012’den beri bekliyorum, hala, bu vesileyle, hatırlatmış olayım)

Murillo – Saint Peter in Tears (1650)
de Vries – Architectural Capriccio with Figures (1568)
Zamacois – Cochonnet (1868)
Guinea – Group of People (1904)
Itturrino – Women Dressed in Grey (1915)

en beğendiğim tablo olan bu güzelliğe malesef internette watermark’sız raslayamadığımdan, mecburen benim not almak amacıyla çektiğim orijinalinden fotosunu da koyayım (bakmak/görmek/ışık ayarı)

Itturrino – Women Dressed in Grey (1915) (suruwa)

Ya sevgili kâri… ne kadar fark ediyor, değil mi… Ama hakikaten de, ne kadar güzel bir tablo (Kate Winslet mı o? Kargodan çıkınca, onu Alma-Tadema’nın “Exhausted Maenads after the Dance (1874)’inin hemen yanına, altına, üstüne asacağım…). Neyse, devam edelim, devam edelim!…

Zubiaurre – Bersolaris (1917)
Quintin de Torre – El Timonel
Alberto Sanchez – Figures with Landscape (1962)
Rafael Balerdi – Large Garden (1974)

bu da ondan yakınen çektiğim detay:

Balerdi 1974 Detay

son olarak, şöyle saçmasapan bir şey vardı, ben anlamadım ama <Cem Yılmaz mode on> ressamın sanatçı kişiliğine saygımdan işte hede hödö…

Eduardo Arroyo – Marxist Brothers (1991)

Tesadüfün bu kadarı! Başlığı “Marx Kardeşlerin” filmlerinden atıyordum, sonra kapanışa gelen resme bak! Vayyy vayyy vayyy Sunuhi Bey kardeşim, hele hele…

Bu zibişlerle bitirmeyelim şimdi; onun yerine en baştaki Cafe Bilbao’nun duvarındaki soldan 5. tabloya odaklanın… iyice odaklanın… hangi tablo ki acaba bu… hüp hüp hüp, barbatrük!

Adolfo Guiard – The Little Village Girl With Red Carnation (1903)

Bilbao Güzel Sanatlar Müzesi ile ilgili detaylı detaylara müzenin kendi sayfasından ve /veya Wikimedia Commons’taki girişinden ulaşabilirsiniz. Esenlikle kalın, bir sonraki programımızda Guggenheim’da keşfettiğimiz Joana Vasconcelos’u kaynatırken görüşmeler dilekleriyle…

Ben böyle İngilizce adıyla sanıyla yazdım ama bilirim de tabii genelde Espanyolca olan orijinal isimleri ile ünlemeyi mamafih, internette en kolay İngilizce lakaplarıyla bulunuyorlar (tabii lost in translation durumları da oluyor: sanırım Guinea’nın tablosuydu… bakayım bakayım…. bulamadım aradığımı, olsun, canım sağolsun).

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir