Niyazi çek o ışın kılıcını yüzümden, babamlar bakıyor..

ya da dokuz dakika rötarla da olsa hepipörtdey löker! 8)

20032006

From: Emre Tasci
To: All
Konu: 8 mart – hitnet yoluyla baslayan arkadasliklar gunum.
Tarih: 1999-03-07 22:54:28

Mesaj

——————————————————————————–

@MSGID: 8:100/149.0 36e2e774
hande ile gecen gunku konusmamizin sonunda, yarinin, ‘simaen’ tanismamizin 1.
yildonumu oldugunu ogrendim. boylece, 8 martlari -en azindan kendim icin-
‘hitnette baslayan arkadaslik gunu’ olarak kutlamaya karar verdim.

hitnet sayesinde tanistigim pek cok arkadasimin yani sira, dort kisi var ki,
degerleri hicbir seyle olculemez. niyetim, sizlere bu dort kisiyi, onlarla
nasil ‘tanistigimi’ anlatmak. bunu yaparken bir takim ozel olan seylerden
ister istemez bahsedebilirim, o yuzden, dikkatli olmaya calisacagim.

[…]

kansu’larin evinde o geceki zirvede tanistigim bir adam daha var, o gunden
once kendisiyle netmail muhabbetimiz olmustu ve, tipki dorugu aradigim gibi,
yuklu bir gecede onun da telefonunu caldirmistim. daha dogrusu, aradigim
numara, bana mektup vasitasiyla gonderdigi dergideki telefon numarasi olmustu
da, evinin telefon numarasini dergidekilerden almistim.

ben kansu’larin evine gittigimde, korayloker gelmemisti henuz ve hatirladigim
kadari ile, gelecegi de saibeliydi. oysa ben onun gelmesini, kendi adima cok
istiyordum, cunku doruk’tan baska ‘normal hitnet iletisiminde’ bulundugum tek
insan oydu ve dogrusu onu pek merak ediyordum. doruk hakkinda o gece edindigim
ilk izlenimi soyle aktarayim: bir evin icinde sanirim yirmiden fazla insan ve
korkunc bir gurultu, bir kosusturmaca (su tabancalari gecenin ilerleyen
saatinde mi cikmisti, onu hatirlamiyorum). ve orada, bir kosede, bir minderin
uzerinde oturmus, sonsuz bir sakinlik icindeki doruk, koskoca bir dag. ve tek
basina, kesinlikle tek basina. o kalabaligin icerisinde insanin kendisini
bulabilmesi cok zordur. yahut da ben oyle dusundugumden, acikcasi doruk’u
rahatsiz etmekten cekiniyordum.

neyse, sonra kansu’nun kapisi caldi (ya, yoksa ev kansu’nun degil miydi?), ve
bir anda herkes kapiya usustu (koray’in sevilmesi iste boyle, tamamiyla saf.
o kapiya kosanlar tipki bir baloncunun etrafina toplanan cocuklar gibiydi) ve
ben de gittim kapiya. kapi acildi, herkes, ‘acun gezer’ oldugunu soyledi – tam
bir karnaval! ve koray’la, iste orada, (literally) ‘ayakustu’ tanistik.
‘bir ihtimal dusundugunuzun aksine’ pek de sicak bir tanisma oldugu
soylenemez…

ama sonra, hele de mustafa ile son gidisimizde, koray’laydik ve koray,
icindeki cocugun asil oldugu bir adam. hani, kimi zaman kendimize pay
cikartiriz ya ‘icimdeki cocugun sesini dinledim’ diye; koray icin boyle bir
sey sozkonusu bile degil, o, icindeki cocugun ta kendisi cunku.

koray sonsuz bir umit ve tum diger iyi seylerin deposu. depo yanlis bir tanim
oldu, memba demeliyim. az once de dedigim gibi, koray’i dolayli yoldan
sevemezsiniz, bu kesinlikle mumkun degildir. koray’i seversiniz ve bu hem saf,
hem de cok buyuk bir sevgi olur.

koray’in istanbul’a bu en son gelisinde, nargile zirve yapmistik hani, iste o
gun ajandasini orada unuttu ve ben de, ertesi gun mizan icin fotograf cekimine
gitmeyi dusundugumuzden, gordugumde ona iletmek uzere, ajandasini alikoydum.

ertesi gun geldiginde (pazar) cebimde bir milyon kadar bir para vardi ve
annemler bir gun onceden gittikleri anneannemlerden halen donmemislerdi. hal
boyle olunca, annemlerin gelmesini beklemeye basladim. koray’la yanilmiyorsam,
saat ikide kadikoyhalduntaner’in onunde bulusacaktik ve annem ‘simdi
cikiyoruz’ dediginde saat 11 gibiydi.

saat 1.50 olup, ben ciktigimda annemler halen gelmemisti.

kadikoy’e 2.40 gibi varabildim. yagmur yagiyordu. koray beni hala bekliyordu.
ustelik bir gece oncesinde, uzunca bir suredir esmekte olan ayrilik
ruzgarlari, kendi gozlemimce ilk kez somut bir hal, bir tavir halini almisti.
‘severek ayrilmak’ diye bir olgu vardir, arada sirada edebiyatta islenir,
duymussunuzdur. eger yasamadiysaniz insallah yakinindan bile gecmezsiniz zira
‘severek ayrilmak’in bir tek tanimi vardir: etin kemiginden cekerek
koparilmasi. iste koray’la bulustugumda boyle bir haldeydim.

koray’in yaninda huzunlenmek imkansizdir neredeyse. yahut da soyle diyelim:
koray’in yaninda huzunlenmeyi basarabilirsiniz belki, ama adamin isil isil
parlayan gozlerine bakincaya kadar. memba’dan kastim buydu iste.

o gun koray’la cok guzel bir gun gecirdik, ha, bir de, bulustugumuzda ilk
farkettigimiz seylerden biri, neredeyse -somut anlamda- bulusma amacimiz
sayilabilecek ajandasini getirmeyi unutmus olmamdi! neyse, kadikoy’den otobuse
atlayip uskudar’a geldik ve uskudar’dan da tabanvay olarak kuzguncuk’a
yuruduk, kuzguncuk’u gezdik, son kalan paramizla ciger ekmek aldik, hatta
pazarlik bile yaptik. kuzguncuk ve ozellikle ‘simitci tahir sokak”a girip de,
bendeki anlamindan dolayi sag cikacagimi sanmazken, koray’la hepsi, tatli bir
tebessume donustu. bunlari yazarken, koray’la gecirdigim o gunu dusunurken
bile o tebessum geldi, gene yerlesti yuzume. kuzguncuk’tan uskudar’a geri
yuruduk, yagmur devam ediyordu, uskudar’dan bir otobusle bizim eve geldik
koray’in ajandasini almak icin.

koray o aksam emir’lerde kalacakti. bizim evde dayimlar ve anneannemler vardi.
ama sonra dayimlarin gidecegini ogrendim ve koray’la sohbet dolu (evil grin:
‘muhabbet’ yazmistim ki, asil anlamini animsayip sildim) bir gece gecirdik.
ertesi sabah birlikte okula gittik, sonra da taksimde bizim bilgehan demir’in
‘kuyu’ yazisi icin fotograf cektik.

adamin yaninda huzun’un h’si bile kalmiyor. adami haydarpasa gari gibi bendeki
sonsuz yuklu cagrisimi olan bir binadan yolcu bile ettim! (hazir yeri
gelmisken, size hitnet ahalisi hakkinda ‘istatistiki bir bilgi vereyim:
koray’da para kalmadigindan, kredi karti ile bilet alacakti ve tcdd’nin kredi
karti olayi olmadigini sandigimizdan, otobusle gitmeyi dusunuyordu. ha, bir
de, ankara’da pek cesit olmadigindan, gitmeden once film cd’si almak
istiyordu. adama butun karakoy’u gezdirdik mustafa ile! ama orada bulamayinca,
kadikoy yazicioglu han’a girdik ve oradaki dukkanlara bakiyorduk ki, eren
erimer gecti yanimizdan (varan 1). iste eren’le sohbete koyulduk, eren bizi
iyi filmlerin oldugu bir magazaya goturdu, koray alacaklarini aldi (rapor:
schindler’in listesi, the wall, a clockwork orange – bir film daha vardi
sanki..) iste eren’le asagi iniyorduk ki, koray bu sefer de
kivilcimhindistan’i gordu (2). merdivenlerin asagisinda ucumuz konusuyorduk
ki, bu sefer de ulas’i gorduk (3!)).

[…]

… acIlARINdan baskA konacAk YerI oLmayan BIr aDa marTISISIN sEN.. FD
-!- Blue Wave/386 v2.20
! Origin: Beygir BBS-0216-428 3736, 428 4694 O artik Istanbul’da (8:100/149)

20032006

From: Koray Loker
To: All
Konu: merhaba
Tarih: 1996-05-19 00:53:55

Mesaj

——————————————————————————–

Merhaba ben amator olarak yazıyorum.Her tur edebiyat tartismalari icin
burada bir kac tus uzaginizdayim.

… Backup not found: (A)bort (R)etry (S)lap nearest innocent bystander.
-!- Blue Wave/Max v2.20 [NR]
! Origin: Tolkien Rulez. MARS BBS (8:103/111)

Ayrıca bkz. Rambo’yu askere almışlar

Löker Koray Löker noolmuş?

“Niyazi çek o ışın kılıcını yüzümden, babamlar bakıyor..” için 3 yorum

  1. Ah Löker! — Geçen aylardan birinde, Löker’le yinegene bizim evin civarındaki sokaklardan birinde karşılaştık. Tabii ben “bizim ev” diyorum ama benim şu sıralarda ikâmet ettiğim Küçük Esat muhiti, Löker’in bütün çocukluğunun geçtiği yer.. Büklüm’ün başındaki yokuştan Tunalı Hilmi’ye doğru yürüyorduk, yukarıdaki bir kulübe kalıntısını, boyalı yazılı çizili bir duvarı gösterdi, “Bak,” dedi, ve hep çocukluk kokan güzel şeyler anlattı. Ya Löker, Rambo’yu da askere almışlar hem. Cenderme olcekmiş, noolmuş?.. 😉

  2. geçmiş zaman oluyormuş gerçekten — şu anda kendimi kötü falan hissetmiyorum ya, şu mesajına “bakalım sururi efendi neler yapıyor, bengü’anım iyi miymiş, ya da ece hanım neler edermiş” duygusuyla bloguna baktığım bir anda rastladıktan sonra içimdeki derin bir mutluluk duygusunu tam da senin tarif ettiğin gibi yaşadım… dimek ki karşılıklıymış emre efendi… bugünlerde geleceğim, diyeceğim ve umarım öncekileri takip etmeyen bir cümle olacak bu…

    hamiş: hani kuzguncuk hikayesinin de vardığı noktayı düşününce insan kendi kendine daha bir gülümsüyor…

  3. 8) — hepi hepi hepi hepi hepi hepi hepi coy coy cooooooy!

    bugünlerde gel, yarınlarda gel, hep gel.. 8) canım ciğerim apaçi ruhlu arkadaşım benim.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir