yüksek yüksek tepelere kule yapmasınlar..

dün gece wolves of calla da bitti sonunda. “Sonunda” yazınca, sanki kurtulduğuma sevinmişim gibi oldu ama doğrusu, bu kitaba diğer kitaplardan daha zor bir şekilde ısınmıştım. önyargılar meselesi. neyse, bir kere sarınca, gerisi hızla aktı gitti bitti.

arka planda tori amos’tan precious things gitmelerde, canlı bir versiyonu (to venus & back). introdan bir müddet sonra, artık şarkı bariz bir şekilde çalınmaya başladıktan yaklaşık bir dakika sonra o konser kayıtlarından çok iyi tanıdığımız bir çığlık yükseliyor, “a-ha, ben biliyorum bu şarkıyı” çığlığı. ben de tam bu noktada dumura uğruyorum: sevdiğin bir şarkıcının konserine gelmişsin, e güzelim senin şarkıyı daha ilk notada bilmen gerekir. dikkat edin, neredeyse bütün konser kayıtlarında bunu görebilirsiniz. bilinçli olarak albüme aktarırken seyirci sesini mi kaydırıyorlar acaba? 8) olmuyor, olmuyor, cık cık cık.. hande bir de kendine grumpy diyordu, görün bakın kim daha grumpy 8) bu arada, grumpy old men’de genellikle aynı açı ve aynı kıyafetler oluyor. tahminimce, bunları bir kerede konuşturmuşlar 2-3 gün boyunca, amcalar bütün içlerini boşaltmışlar, sonra o çekimlerden cut/copy/paste kardeşleri çağırmışlar.. 8) iki hafta kadar evvel, filmlerini pek bir sevdiğimiz Richard Curtis amcanın son filmi The Girl in the Café‘sini seyrettik, hem ne güzel, Bill Nighy de oynuyordu, onu da çok severiz, ederiz. Film beklentilerimize uygun olarak başladı, Bill Nighy nefis bir oyun çıkartıyordu da, film beklentilerimize 180 derecelik bir açı koyarak ilerledi, mesajlar verdi bize, dünya barışı, afrika’daki açlar, kardeşlik.. olmadı yani. evet, bildiniz, kötüyüz biss, değerlimisssiii pise verinssss!

lassie – eve dönüş

güzel bir bayramdan ve en az onun kadar güzel bir bayram tatilinden sonra, işte bugün işbaşı yaptık. Bayramı Ankara’da geçirdim, annem ve abim de istanbul’dan gelmişti, keyifli bir bayram sabahına uyandım yani özetle.

okulu seviyorum, işimi seviyorum. şimdi lab’da oturmuş, bir yandan bunları yazıyorum, bir yandan da masada durmakta olan altıgenlerle (“carbon graphite layers”) dolu kağıtlara yaptığım çizimlere göz atıyorum. makalenin resimlerini hala bitiremedim ama 3-4 tane kaldı.

bayram’ın güzel sürprizlerinden biri de, seta teyzelerin bize gelmesi oldu. seta teyze’nin oğlu sait askerliğini ankara’da yapıyor, onlar da bayram görüşmesi için farida ve melda ile ailecek ankara’ya geldiler. iki ay evvel, ankara’ya ilk gelişlerinde, bengü’nün rahatsızlığından ötürü son dakikada buluşmayı iptal etmek zorunda kalmıştık, bu sefer telafi edebildik. seta teyze, ben kendimi bildim bileli annemin arkadaşı; hal böyle olunca, onlarla birlikte pek çok anımı hatırladım, eski resimlere baktım (bunlardan bir tanesi resim galerisi’ndeki ‘hayat’ kısmında görülebilir).

ve bayramın olayı: amerika’daki pis bir şişko bey‘den telefon aldım! ağzım hala kulaklarımda! 8)

ek olarak: sonunda wolves of calla bu naciz yazarınızı fena halde sardı. sabah iki buçuğa kadar okudum, sonra yatmak zorunda kaldım ama ya bugün ya yarın biter herhalde.. gürer bey, song of susannah‘nın epey acıklı olduğunu söylemişti, ne yapalım, başa gelen çekilir. şahsen Oy yerine, Oy hariç bütün partinin ölmesini gözü kapalı tercih ederdim..

bu aralar

odada oturuyorum, bengü kanapede uyukluyor. televizyon kapalı, ayça şen başlamış olmalı, içerdeki bilgisayarı ayarladım, o kaydediyor, hem ayça şen harikalar diyarında‘yı, hem de ardından gelecek olan arka sayfa‘yı, artık yarın sabah uykusuz bir şekilde seyrederiz (ki yine de uykulu olunca tadı daha bir artıyor mu ne..)

bu aralar civIII / alpha centauri oynayasım gelmişti, tesadüf eseri elime civIV geçti, bir hevesle kurdum ama benim emektar laptop (IBM Thinkpad R40 / ATI Mobility Radeon 7500) abuk sabuk çalıştırdı. Esas tesadüfse, bu oyuna ulaşmamı sağlayan e-mail listesindeki arkadaşın aynı zamanda üst kat komşum olmasında!.. dünya büyük bile olsa, global köy hakikaten köy! Neyse, sanırım civIII oynayacağım.

Bugün ayrıca Sezen (Sekmen) geldi Bursa’dan, parış’la yeterlilik çalışacaklarmış, allah yardımcıları olsun. ben yeterliliği geçen sene verdiğimden beridir rahatım..

başka, başka?.. öyle işte. dark tower’a ilgim epey azaldı, yarın uzun uzun okuyayım da, en azından aksiyon kısımlarına geleyim, bir ihtimal sarar belki o zaman. ha, bir de miranda‘ya söyleyeyim de, blog’una bir şeyler girsin artık! 9 eylül’den beri aynı sayfa!..

kayhan!

sabah, odamda oturuyorum, işte haftaya başlayacağım bir yerden, afyonu patlatmaya çalışıyordum ki, kapı çalındı, içeriye tanıdık bir sima girdi. ilk başta bu tanıdıklık nereden, çıkartamadım ama bir anda jeton düştü: itü’deyken, bütün asistanlar arasında kendine has bir yeri olan, gelmiş geçmiş en cool adamlardan biri olan kayhan ülker! bizim bölümle, matematik bölümünün ortaklaşa düzenlediği seminerler var, “Bridging The Gaps: Joint Mathematics-Physics Seminars at M.E.T.U.” gibi havalı bir ada sahip seminerlerin 2.sinin An Introduction to Supersymmetry başlıklı ilk seminerini vermek üzere gelmiş, ne güzel bir sürpriz oldu. Eski günleri yadettik, İTÜ’yü kaynattık biraz da. hafta güzel başladı..

Biraz akademik takılıp, programı alayım buraya, belki normalde görmeyecek birileri görür de gelir, işe yaramış olurum:

Bridging The Gaps
Joint Mathematics-Physics Seminars at M.E.T.U.

This is the second phase of weekly joint mathematics/physics
seminars. During the Spring semester of 2005, 11 talks were
delivered in this series by both mathematicians and physicists. These
talks were mostly pedagogical and on classical topics. This semester,
researchers from both fields will give seminars which will be a blend of
exposition and current research.

All interested are cordially welcome. Cookies and tea/coffee will be
served after the seminars.

Place: Cavit Erginsoy Seminar Room (3rd floor of the Physics Dept.)
Time: 12:40-13:30, mostly on Mondays, but please note the exceptions below.

Program:

  • Oct 24 Monday S. Kayhan Ülker (Feza Gürsey Inst.)
    “An introduction to supersymmetry”

  • Oct 31 Monday Ayşe Berkman (M.E.T.U., Dept. of Math.)
    “Viva reflection groups!”

  • Nov 7 Monday M. Özgür Oktel (Bilkent Univ., Dept. of Phys.)
    “Bose-Einstein condensation”

  • Nov 17 Thursday Ali Kaya (Boğaziçi Univ., Dept. of Phys.)
    “Developments in Superstring Theory and their Applications to Cosmology”

  • Nov 21 Monday Cemsinan Deliduman (Feza Gürsey Inst.) *to be confirmed
    “How to define gravity in noncommutative space-time?”

  • Nov 28 Monday Mohan Bhupal (M.E.T.U., Dept. of Math.)
    “Symplectic Geometry”

  • Dec 9 Friday Tolga Etgü (Koç Univ., Dept. of Math.)
    “Topology of 4-manifolds and Seiberg-Witten invariants”

  • Dec 19 Monday Altuğ Özpineci (M.E.T.U., Dept. of Phys.)
    “Quantum Chromodynamics”
  • kayhan ülker & emre sururi
    Bu da Neşe Hanım’a göndermek üzere çektiğimiz fotoğraf 8)

    dark tower..

    az evvel “wizard and glass” bitti (bu kitabı ve diğer kitapları okurken aldığım notlara buradan ulaşılabilir). susan’ın başına gelecekler, beni bir süre kitabı bitirmekten alıkoydu. neyse, önümüzde “wolves of calla” var ki, o da “shichinin no samurai”ın bir uyarlaması olduğu yönünde edindiğim izlenimler yüzünden pek çekici gelmiyor. filmi severim sevmesine de, aklıma şu family guy’daki king esprisi geliyor, hani şu masa lambasını eline aldığı.. ne yapalım artık, başa gelen çekilir.

    stephen king / family guy s2e11 a picture is worth 1000 bucks

    In the second reference, King’s editor is shown asking King for a summary for his 304th novel. King invents a story on the spot about a couple who are attacked by a lamp monster, then grabs the lamp from the editor’s desk and waves it around making strange noises. The editor sighs, “You’re not even trying anymore, are you?” and then says, “When can I have it?” [Wikipedia]