Baba Ocağına Dönmek (Fedora – Pardus)

Hollanda’da beklediğimin aksine, kişisel bilgisayarlarda Linux kullanımı oldukça düşük (8 parmaklı bir adamın parmakları kadar). Ya, o kadar da değil ama yine de şöyle bir şey söyleyeceğim dayanamayıp: “Geekler Windows, normaller Mac kullanıyorlar”. Mac çok yaygın. Yaklaşık 4 ay kadar önce sanırım, buradan bana bilgisayar verdiklerinde, üzerinde -doğal olarak- Windows (XP) vardı. Yeni gelecek olan clusterlara Fedora kurulacak diye, ben de Fedora kurdum. Tabii gönlümdeki aslan Pardus idi ama iki sebepten ötürü (mpich ve mathematica desteksizliği) Pardus değil de, Fedora’da karar kıldım. Fedora güzel fakat spesifik olarak iki noktada çok canımı sıkıyor ki, aslında canımı sıkan şeyler de ona değil, aletlerin özel olmasına atfedilmeli. İlk olarak buradaki kablosuz ağa (eduroam) bağlanamıyorum. Bir ara bağlanmayı becerdim ama bir süredir yine bağlanamazlık statüme indirgenmiş durumdayım. İkincisi de https yoluyla bağlandığımız network yazıcısına (NRG MPC 2500) bir iş yolladığımda 7 dakika geçmesi gerekiyor printer’ın basması için. Kambura sormuşlar, “kamburunun gitmesini mi istersin yoksa bütün dünyanın kambur olmasını mı?” diye de, bilin bakalım ne demiş. Benimki de o hesap. Kimse bağlanamasa eduroam’a, herkes 7 dakika beklese beher iş için sorun kalmayacak ama Linux’la halledemediğim bir işi, oyunlar için tuttuğum Windows’un şıppadanak halletmesi hakikaten çok sinir bir durum, koyuyor adama. Bir de son olarak bu iki hoşnutsuzluğa birkaç gündür t-bird’ün sızlanmaları tuz biber ekti. E-postalarımı FAT32 partition’da tutuyorum, ilk başta Linux’a komple geçiş yapacağımı bilmediğimden, Windows’tayken de e-postalarıma erişebileyim diye böyle bir şey yapmış idim. Gel gör ki şimdi haspa “Unable to open the summary file for xxx. Perhaps there was an error on disk or the full path is too long.” diye ı-ıh çekiyor. Artık 30 küsürlü yaşlarımdayım, uğraşamam hiçbir OS’un nazıyla, kimse kusura bakmasın. Mathematica’yı bırakıp Octave’a geçtiğimden (evet ben de biliyorum symbolic ile discrete farkını) ve mpich değil de lam da olabilir, evek dediğimden şimdi Pardus’a dönüyorum. Ayrıca Gnome’u sevmediğimi de öğrenmiş oldum Fedora vesilesiyle. Geçen gün Pardus’u Live CD’den çalıştırdım, printer’ı deneyemedim (ipp’ye https olarak symlink veremedim herhalde CD’den olduğu için), wireless’ı da deneyemedim (kartı tanısa da ağları bulamadı, bu da herhalde CD’den olduğu için). Az evvel kurulum CD’sinin iso’sunu da yazdım bitti. İnşallah partition ayarlama filan vardır, yoksa hakikaten kızarım.

Hamişler:
* Eki ve Çağlar, bundan sonra ensenizdeyim! Kırmızı hat isterim!
* Pardus bug’larında ses kartı tanınmıyorlara rastladım pek fazla, umarım öyle bir şey olmaz.
* Ve hayır, 2008’i bekleyemem ne yazık ki, takıntılı bir insanım, kafama bir şey girince, çıkarmak lazım heman.

“Baba Ocağına Dönmek (Fedora – Pardus)” için 3 yorum

  1. obm — Ya parduscular alınmasın ama opensuse 10.3 olayına iyice alıştım ben, herşey çalışıyor, olmadı rpm desteği var. Pardus’a geçmememin herhalde en önemli sebebi rpm veya apt desteklememesi (şimdi destekliyor mu bilmiyorum işin açıkçası, küstüm bir kere).

    Emre bey, Thunderbird de dedigin o olayın thunderbird ile alakası yok, e postalarını tuttuğun dosya fat32 nin büyüklük sınırını açmıştır. NTFS-3G diye bişi var, artık fat32 tutmana gerek yok, çok güvensiz.

    Ben bir süre MAC kullandım ankara’da, gaza gelip kampanyadan bir MAC mini aldım, annem sorunsuz bana bağlanabilsin diye. Sanıyorum MAC kullanmayı en iyi şöyle tarif edebilirim, ayakkabına taş kaçar da bir türlü bulamazsın, bir yere de yetişmen gerekiyordur, hızlı hızlı yürürken ayakkabındaki taş durmadan kendini hatırlatır. İşte tam olarak öyle birşey. Linux te sevmediğin her şeyi al, onu windowsta nefret ettiğin herşeyle harmanla, üstüne de biraz apple tozu koy, al sana MacOs. Opensuse yi bin kez tercih ederim. Ve hatta itiraf ediyorum, windowsu bile tercih ederim.

    Öyle işte.

  2. hmm.. — Evet, alışveriş merkezleri de en az MacOs kadar alacalı bulacalı, ama içlerinde yaşamak isteyeceğimi zannetmiyorum.

    Güzel gözüken herşey rahat olmuyor.

    Benden bile çok bilmiş bir işletim sistemi, dik kafalı da utanmadan, birşeyi ya yapabiliyorsun, ya yapamıyorsun, yapabileceğin şeylerin çoğunu satın aldırtmaya çalışıyor, adamlar öyle bir tasarlamışlar ki, sanki karşındaki sana ait bir bilgisayar değil de adamların senin evindeki franchise ayağı, apple menüsüne basınca software market menüsü çıkıyor karşına yahu. Sırf MacOs da değil. Açıp makineye ram takmak için ameliyat aletleri gerekiyor, servise gönder biz alete rami takarken seninle güzel vakit geçirelim diyorlar. C2D 2.0 olmasina rağmen opensuse 10.3 çalıştıran C2D 1.66 laptopum daha hızlı gibi (veya bana öyle geliyor, MacOs a karşı sinirimden). Doğru dürüst türkçe desteği yok, illa UTF kullanacak programların diye ısrar ediyor, çoğu X11 programı çok düşük performansla çalışıyor, veya hiç çalışmıyor vs. vs. .

    Sevenlerinin olsun kısaca, 30 dakikadan sonra sinirim tepeme kalkıyor MacOs kullanırken.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir