We’re two of a kind / Silence and I…

vahşi siyah atlardık
kentin ışıklı çöllerinde kendi izini arayan
deri ceketlerimize sığdıramadığımız düşlerimiz kadar
aşık ve düşmandık
dünya acıtırdı bizi. her şey kanatır, her şey yaralardı
sevişmek çekip çıkarmazdı bizi derinliğimizden
öfkemizi dindirmezdi hiçbir şey
geceleri uyuyamayan çocuklardık,
otobüs garlarında uzun maceralar umar
apansız yolculuklara çıkardık

Murathan Mungan, ‘Avara’dan detay…

Dün güzel bir tesadüf oldu, epigraf’ı ayağa kaldırmak üzere özgür yazılım‘da stajyer bir arkadaş (sevgili Oğulcan) kolları sıvamış, sonrasında meğerse bilgisayar mühendisliğinden öğrencim çıktı, sevincim katmerli oldu! 8)

Fişek’teki kendi “stajyerliğimi” hatırladım, Doruk’la eski günleri yâd ettik: <enter Altın Kızlar’ın Sofia’sı> Batıkent, 1999 yazı… Aklımızda bir dolu şeyler olan, çok da dramatize etmemek gerekmekle birlikte, her birinin kendince bir dolu kaygıları, güvensizlikleri, sıkıntıları olan, birbirlerini HiTNet adındaki bir iletişim ağından bulmuş, sıkıca arkadaş olmuş bir BBS dolusu geek. Başımızda da çok sevgili patronum Doruk…

HitNet’e sanırım ’95 yılında girdim. Sonrasında Ankara yolculukları, zirveler, nargileler derken okulu bitirme kararı alışım, mucizenin gerçekleşmesi yolunda atılan epey adım… İTÜ Fiz Müh’te 3 staj zorunlu idi: atelye, bilgisayar, elektronik. Fırsat bu fırsat deyip, bilgisayar stajımı fişek’te yapayım dedim, iyi ki de demişim. Patron kollarını ve FCH’ı sevgiyle açtı. Muhteşem bir yazdı (misal için bkz. ilgili girişin son hikayesi). Hep derim, patron olmasa idi, FCH olmasaydı bugünkü halim niceydi! ODTÜ yıllarında da “damlamaya” devam ettim, hatta Ece’nin geliş haberini oradayken aldım.

Çok hızlı gidiyorum, bir resim koyalım buraya, biraz da mola verelim….

Rus Edebiyatının klasikleri: Usta ile Çırak (Dostoyevski) ya da Usta ile Margarita(!) (Bulgakof), FCH önü Batıkent, Yaz 1999

Okumaya devam et “We’re two of a kind / Silence and I…”

Eda ile ben

Türkiye’ye döndükten sonra ne mutlu ki pek çok güzel şey oldu: Hacettepe’ye girmem, oradaki güzel insanlar, her biri başlı başına bir dünya olan öğrencilerim… ama geçen gün düşündüğümde Türkiye’ye dönüşümün bana kazandırdığı en değerli şeyin çok sevgili arkadaşım Eda olduğunun iyice ayırdına vardım.

Eda ile Ben, ilk tanıştığımız yıllardan bir resim…

Okumaya devam et “Eda ile ben”

Güzel şarkılar gibi güzel…

Açılışı Cemal Süreya’dan esinle (Fotoğraf‘tan bir detaydı: Hüzünlü şarkılar gibi hüzünlü...) yaptım diye hüznünü de devralmak gibi bir zorunluluğum yok şüphesiz.

$izoSuru’lar arasında benim favorim ikinci hazırladığım “Kanserojen Şarkılar” olsa da, güzellikler açısından dördüncü $izoSuru “Mutlu Sonlar“ın hem daha zengin, hem de daha popüler olduğunu doğrusu ben bile yadsıyamam. (Bu arada blog hariç siteyi statikleştirirken arada blog’a verilen bağlantılar da katılaşmış, Dora Hanım’a iletmek lazım ama üşen üşen üşen üşen..). Podcastlerin ilk 5’ini (5 buçuğunu) o zamanki şevkimle 2011’in şubatından mayısına dört ayda kotarmışım; insanın bir kenarda böyle baktıkça ufak çapta gurur duyabileceği tasarrufları olmalı, aferin bana, aferin Sururi’ye!.. Neyse, ne diyecektim, işte Mutlu Sonlar’daki şarkıların büyük çoğunluğunun indie tarzında, onların da büyük çoğunluğunun 2007 yılında çıkmış olması tesadüf değildi zira elimde 100+ şarkılık bir “Best of Indie: 2007” derlemesi mevcuttu (hala da mevcuttur: hatta 2008 ve 2012 tarihli olanları da bulunur).  Okumaya devam et “Güzel şarkılar gibi güzel…”

hal, ahval ve şerait…

(DYAN – Days upon days)

Pazardan beri Bilbao’dayım, kaç… 6 gün olmuş. Programlar üzerinde çalışıyorum, eski arkadaşları görüyorum, bir sürü iyi insan. Yoon Ha Lee’nin İmparatorluğun Aletleri (The Machineries of Empire) serisinin 3. kitabı Revenant Gun geçenlerde çıkmıştı, onu okuyorum, o gelince kaplumbağa hızıyla ilerlediğim başka “bir makine” kitabına (John Crowley – Engine Summer) ara verdim, iyi oldu.

Geçen Danel ve Txema ile buluştuk yıllardan sonra; daha geçen gün dünya iyisi Julen’le rastgetirip görüştük. Purolarımı depoladım, husniya’ya kavuştum, krallığım! Krallığım!

Krallığım!… (Efe bunu görünce “bir ata krallığım!” dedi 8)

Okumaya devam et “hal, ahval ve şerait…”